Ortaklık yoluyla katılım: Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri için bir perspektif
Abstract
AB'nin normatif üstünlük iddiası nedeniyle Türkiye dahil ortak ülkelerle kurduğu ilişki asimetrik ve hiyerarşiktir. AB'nin hiyerarşik olmayan, 'postkolonyal' ve demokratik bir ortaklık politikası geliştirmesi gerekmektedir. Böyle bir ortaklık anlayışı yeni ve kendine özgü bir 'ortaklık yoluyla katılım' modeline zemin hazırlayabilecektir. Ortaklık yoluyla katılım, ortaklık yoluyla entegrasyondan farklıdır, çünkü derin ve kapsamlı bir entegrasyonun yanı sıra geniş karar şekillendirme ve sınırlı karar alma haklarını da içeren sıkı bir kurumsal bağın gerekliliğini savunmaktadır. Buradan yola çıkarak, böyle bir gelişmenin Türkiye'yi ileride farklılaştırılmış entegrasyonun istisna olmaktan çıkıp norm haline geleceği düşünülen AB'deki çevrimsel halkaların dışa doğru olanlarından birisine yerleştirebileceği düşünülmektedir. Diğer bir deyişle, farklılaşmış bir AB'de demokratik, AB'nin norm ve kurallarıyla sosyalleşmeye ve bunları daha iyi bir şekilde içselleştirmeye imkân tanıyan 'postkolonyal' bir ortaklık politikası geliştirilirse Türkiye'nin çevrimsel halkalar içerisinde kendisine ortaklık kanalıyla katılım benzeri bir yer edinebileceği ifade edilmektedir. Bugün, AB düzeyinde ilgili kararların alınmasına önemli bir katkıda bulunmadıkları halde ortak ülkelerin, AB norm ve kurallarına uyum sağlaması gerekmektedir. Bu nedenle, bu çalışmanın bir diğer amacı, ortaklık politikasının zayıf yönlerini göstermek ve AB için kurumsallaşmış bir ortak üye statüsü önermektir. Ortak üyelik modelinin hem AB'nin hem de ortak ülkelerin çıkarları açısından daha iyi olabileceği ve daha fazla sosyalleşmenin bir sonucu olarak AB'nin bu ülkelerdeki aktörlüğünü iyileştirebileceği sonucuna varılmaktadır. Ortak üyelik katılıma kalıcı, sürekli bir alternatif olmak zorunda değildir. AB üyeliği için elverişli koşullar oluşana kadar AB ve ortak ülke arasındaki kurumsal bağı güçlendirmek için gereklidir.