Cilt:02 Sayı:02 (2019)
Permanent URI for this collection
Browse
Browsing Cilt:02 Sayı:02 (2019) by Author "Bilgi ve Belge Yönetimi"
Now showing 1 - 11 of 11
Results Per Page
Sort Options
Item 4. e-BEYAS 2019 Sempozyumu Açış Konuşması(Ankara Üniversitesi, 2019-12-31) Özdemirci, Fahrettin; Bilgi ve Belge Yönetimi; Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi4. e-BEYAS Sempozyumu Düzenleme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Özdemirci'nin Açış Konuşması, 10.10.2019Item 4. e-BEYAS Sempozyumu 'Yaratıcı Fikirler Poster Sunumları' Etkinliği(Ankara Üniversitesi, 2019-12-31) Çağlayan, Betül; Bilgi ve Belge Yönetimi; Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi4. e-BEYAS 2019 Sempozyumu kapsamında Lisans ve Lisansüstü öğrencilerin katılım sağladığı ‘Yaratıcı Fikirler Poster Sunumları’ Etkinliği kapsamında sunulan posterler.Item Bartın İl Halk Kütüphanesindeki Okul Öncesi Dönem Çocuk Kitaplarının Dış Yapı Ölçütleri: Yazım, Dil, Biçim ve İçerik Özelliklerine Göre Değerlendirilmesi(Ankara Üniversitesi, 2019-12-31) Çolaklar, Huriye; Bilgi ve Belge Yönetimi; Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesiİlkokula başlamamış, okuma yazma bilmeyen okul öncesi dönem çocukları, halk kütüphanelerinin en stratejik kullanıcılarıdır. Çünkü bugünün kitap ve kütüphane sevgisi kazanmış okul öncesi dönem çocukları, muhtemelen geleceğin de okuma ve kütüphane kullanma alışkanlığı kazanmış, yaşam boyu öğrenmeyi benimsemiş ve bilgi okuryazarı olan bireyleri olacaktır. Okul öncesi dönem çocukları, henüz okuma yazma becerileri kazanmadığından kitapların fiziksel görünümleri karar vermelerinde etkili olmaktadır. Bu çerçeveden değerlendirildiğinde halk kütüphanelerinin derme geliştirme politikalarında okul öncesi dönem çocuk kitaplarının iç ve dış yapı yeterlilikleri konusunda çok özenli ve dikkatli hareket etmeleri beklenmektedir. Çalışmada, Bartın İl Halk Kütüphanesi Çocuk Bölümündeki okul öncesi dönem çocuk kitaplarının dış yapı (kitabın boyutu, sayfa sayısı, kâğıdın kalitesi, kapak ve cilt özellikleri, sayfa düzeni, resimler ve harf büyüklükleri vb.) özelliklerine yönelik bir inceleme yapılmıştır. Çocukların kitaplarla arasındaki iletişim bağlarının güçlenmesi için okul öncesi dönem kitaplarının görsel ve içerik özelliklerinin çocukların beğenisini kazanacak ve ilgilerini çekecek yeterlilikte olması dikkat edilmesi gereken önemli bir konudur. Literatürde içyapı ve dış yapı özellikleri olarak tanımlanan bu niteliklerin yeterlilikleri çocukların kitap sevgisi ve okuma alışkanlığı kazanma süreçlerinde önemli bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Bir kitabın tema ve konusu, planı, kahramanları, dil ve anlatımı kitabın içyapı özelliklerini oluştururken; kitabın boyutu, kâğıdın kalitesi, kapak ve cilt, sayfa sayısı ve düzeni, resimler, harfler ise dış yapı özelliklerini oluşturmaktadır. Bu çalışmada alınan örneklem üzerinden verilerin elde edilmesiyle okul öncesi kitapların dış yapı özellikleri konusunda bir değerlendirme yapılmıştır. Araştırmanın evrenini oluşturan Bartın İl Halk Kütüphanesinde toplam 18.475 çocuk kitabından 2995 adet okul öncesi dönem çocuk kitabı örneklem olarak incelenmiştir. Araştırmada nicel araştırma modellerinden betimsel analiz yönteminden yararlanılmıştır. Veri toplama aracı olarak araştırmacı tarafından oluşturulan "Kitap Değerlendirme Formu" kullanılmıştır. Araştırmada okul öncesi çocuk kitaplarının %33,85’inin kare veya dikdörtgen biçimli, %85,8’i okuması kolay ve 30 sayfadan az olduğu belirlenmiştir. Kitapların %85,14’ü renkli resimli, %74,6’sı kuşe kâğıt, %25,4’ü ise mat kâğıt özelliğine sahiptir. Kitapların %87,55’i karton kapaklı, %11,95’i bez ciltli ve sayfaları da %96,83’ü resimli metinli, %1,71’i şekilli-çizimli, %0,23’ü düz metin-sütunludur. Kitapların %1,63’ünde 5 yaş ve üzeri, %0,47’sinde 3 yaş ve üzeri, %0,47’sinde 4 yaş ve üzeri, %0,10’nunda 2 yaş ve üzeri olduğunu belirtilen yaş grubuna ilişkin ibare vardır. Kütüphanenin çocuk koleksiyonu, %37,13’ü çeviri, %12,32’si anonim, %50,55’i ise yerli yazarların kitaplarından oluşur. Çocuk kitaplarının %4,51’i davranış, değerler ve karakter eğitimi, %1,94’ü dünya klasikleri, %1,10’nu TÜBİTAK popüler bilim çocuk vb. serilerden oluşmaktadır. Ayrıca kitapların %7,78’inin el yazılı, %1,07’sinin basılı metin yanında CD, DVD ve video destekli, %0,47’sinin çantalı eğitim setli ve %0,87’si çizim ve boyama özellikli olduğu tespit edilmiştir. Araştırmanın özellikle Türkiye’de halk kütüphanelerinin okul öncesi dönem kitaplarının seçimine yönelik derme geliştirme süreçlerine katkı sağlayacağı düşünülmektedir.Item Bilgi Yönetim Sistemlerinin Birlikte Çalışabilirlik Gereksinimleri ve Elektronik Belge Yönetim Sistemi Birlikte Çalışabilirlik Olgunluk Modeli(Ankara Üniversitesi, 2019-12-31) Yazıcı, Sefer; Özdemirci, Fahrettin; Bilgi ve Belge Yönetimi; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiGeçtiğimiz yıllarda e-devlet politikalarının odağında kamu hizmetlerinin elektronik ortama taşınması yer alırken, günümüzde e-devlet unsurları arasında birlikte çalışabilirliğin (interoperability) sağlanması öne çıkmaktadır. Birlikte çalışabilirlik, bilişim teknolojileri aracılığıyla farklı yapılara ait bilgi, uygulama, iş süreçleri ve hizmetler arasında etkileşimle karşılıklı yarar sağlama ve ortak hedefler doğrultusunda yapılanma becerisidir. e-Devlet, kendisini oluşturan unsurların (kamu kurum ve kuruluşları, işletmeler, çalışanlar, vatandaş vd.) hem kendi içinde hem de birbirleriyle elektronik ortamda etkileşimine ve kullanıcıların bir omurga üzerinden her yöne akan bilgiye erişebilmesini sağlayan yapıya dayanmaktadır. e-Devlet yapısını oluşturan organizasyonların “e-kurum”a dönüştürülmesinde, bilgi yönetim sistemlerinin kurum içi ve kurumlar arası sistemlerle birlikte çalışabilirliğinin sağlanması büyük önem taşımaktadır. Bilgi yönetim sistemleri arasında birlikte çalışabilirliği sağlamak teknik, anlamsal ve organizasyonel boyutları olan pek çok gereksinimin karşılanmasıyla mümkündür. Teknik boyutlu faaliyetler daha çok uygulamalar arasında bilgi paylaşımını mümkün kılacak bilgisayar ve ağ sistemleriyle ilgilidir. Anlamsal boyut, verinin tüm muhataplar tarafından tam ve doğru şekilde anlaşılacak şekilde üretilmesine ve güvenli biçimde paylaşılmasına odaklanmaktadır. Organizasyonel boyut ise iş süreçlerinin ilişkili diğer kurumları da kapsayacak biçimde modellenmesi, ortak usul ve esasların belirlenerek bunlara uyumun sağlanması, paydaşlarla ortak değerlerin geliştirilmesi ve yönetim ihtiyaçlarıyla ilgilidir. Bilişim sistemlerine dayalı teknik altyapının etkileşimini hedefleyen birlikte çalışabilirlik çalışmaları zamanla farklı yapılara ait veri, bilgi, belge, süreç, değer ve hedeflerin paylaşılmasını amaçlayan bir disipline dönüşmektedir. Elektronik belge yönetim sistemlerinin (EBYS) diğer bilgi yönetim sistemleriyle birlikte çalışabilirliğinin sağlanması teknik, anlamsal ve organizasyonel boyutu olan gereksinimlerin karşılanmasına bağlıdır. İleri düzey birlikte çalışabilirlik olgunluk seviyelerine ulaşılması ise, bilişim teknolojilerine dayalı teknik unsurların yanı sıra bilgi ve belge yönetimi disiplinine dayalı anlamsal ve organizasyonel gereksinimlerin karşılanmasıyla mümkündür. Çalışmada, kurumsal bilgi ve belge yönetim sistemlerinin omurgasını oluşturan EBYS’lerin, kurum içi ve kurumlar arası bilgi yönetim sistemleriyle birlikte çalışabilir biçimde geliştirilerek yönetilmesine etki eden gereksinimler incelenmektedir. Bu doğrultuda geliştirilen Elektronik Belge Yönetim Sistemi Birlikte Çalışabilirlik Olgunluk Modeli (eBYS/BİÇOM) önerisi sunulmaktadır. Sunulan modelin, kurumların öz değerlendirme yaparak EBYS uygulamalarını geliştirmede etkin kullanımını sağlamada katkı sağlayacağı, bunun yanında dış denetim aracı olarak da kullanılabileceği öngörülmektedir.Item Bilgi Yönetimi ve Bilgi Güvenliği: eBelge-eDevlet-Bulut Bilişim-Büyük Veri-Yapay Zeka(Ankara Üniversitesi, 2019-12-31) Yalçınkaya, Bahattin; Bilgi ve Belge Yönetimi; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiKitap İncelemesiItem Bilginin Bilgiyle Savaşı: Bilgi ve Belge Yönetimi Vizyonuyla...(Ankara Üniversitesi, 2019-12-31) Yılmaz, Burcu; Bilgi ve Belge Yönetimi; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiKitap İncelemesiItem Dijital Konfederalizm’den Teknolojik Tekilliğe Giden Süreçte Bilgi Güvenliği ve “Uyarlanmış Gerçek” Kavramı: Kuramsal Bir Çalışma(Ankara Üniversitesi, 2019-12-31) Özmen, Cevdet; Bilgi ve Belge Yönetimi; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiBilgi her zaman dolaşım içerisindedir ve bu dolaşım esnasında çeşitli modifikasyonlara uğrayarak akışını sürdürür. Bu sayede bilgi yenilenerek canlı kalır ve ilerlemeye devam eder. Bilgi üzerinde yapılan bu değişikliklerdeki asıl amaç; bilginin çeşitli iyileştirmelerle güncel kalmasına ve geçerliliğinin korunmasına katkı sunmaktır. Diğer taraftan ise bilginin bozularak ya da çeşitli manipülasyonlara maruz bırakılarak belirli amaç, çıkar, politik görüş vb. için kullanılması söz konusudur. Dijital ve Endüstri 4.0 platformları üzerinde/içerisinde akış halinde olan bilginin “gerçek” olarak sembolize edildiği bu çalışmada, bilginin Dijital Konfederalizm’den Teknolojik Tekilliğe doğru bir “ok” gibi yol alması sürecinde, “gerçek”in neden “uyarlanmış gerçek”e dönüşmesi ve yoluna bu şekilde devam etmesi gerektiği kuramsal olarak tartışılmıştır. Sistem Yaklaşımı’ndan hareketle, parçaların bütüne etkisi göz önünde bulundurularak yapılan bu çalışmanın amacı: Bilginin (bu çalışmada “gerçek” olarak ele alınmıştır) dolaşımının sembolik bir şekilde anlatılarak, bilginin yani gerçeğin gerektiği gibi korunamadığında, yakın gelecekte insanlığın önüne çıkabilecek çeşitli risklerin neler olabileceğinin ortaya konulmasıdır. Literatür taraması ve analoji yapılarak oluşturulan bu kuramsal çalışmada, araştırmacı tarafından geliştirilen bir tasarım model üzerinden kurgulanan ve bilgiyi temsil eden “gerçek”e yapay zekâ destekli bir regülatör ile kılavuzluk edilmesinin önemli olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Geliştirilen tasarım modelde ikinci katman olarak belirtilen alanda yer alan Kuantum Bilgisayarlar, Endüstri 4.0 ve Teknolojik Tekillik zincirinde gerekli ayarlamaların yapılamadığında “uyarlanmış gerçek”e ne olacak sorusuna aranan cevapta, “uyarlanmış gerçek”in, dolayısıyla “gerçek”in, Teknolojik Tekillik tarafından yutularak yeniden dolaşıma girememe riskinin var olduğu öngörülmüştür. Bu durumdan kurtulabilmek için yapay zekâ ve bileşenlerine önemli bir yük düşmektedir. Sonuç olarak, yapay zekâ’nın özellikle regülatör gücünden faydalanılmasının yanı sıra, sistemi oluşturan ana platformların (Kuantum Bilgisayarlar ve Endüstri 4.0) ise, işlem hızı yönünden benzer frekans aralığında ve uyumlu bir şekilde çalıştırılmasının sağlanabilmesi gerektiği önerilmektedir.Item Elektronik İmza Seviyeleri(Ankara Üniversitesi, 2019-12-31) Şimşek, Merve Melis; Özcan, Tuğba; Ergün, Tamer; Çelik, Vural; Bilgi ve Belge Yönetimi; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiÜlkemizde nitelikli elektronik imzanın kullanımına 5 Ocak 2004 tarih ve 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu ile başlanmıştır. 5070 sayılı Kanun, Avrupa Birliği (AB) 1999/93/EC Direktifini model alarak güven hizmetleri kapsamını elektronik imza ve zaman damgası ile sınırlı tutmaktadır. 2014 yılında ise günümüz gereksinimlerini karşılamak için elektronik kimlik tanımlama ve güven hizmetleriyle ilgili bir AB tüzüğü olan Elektronik Kimlik Belirleme ve Güven Hizmetleri Tüzüğü (eIDAS) yayımlanarak güven hizmetleri çeşitlendirilmiştir. AB 1999/93/EC Direktifi yerine geçen eIDAS; basit, gelişmiş ve nitelikli olmak üzere birbiri üzerine yapılanan üç farklı elektronik imza türü tanımlamaktadır. eIDAS’da tanımlanan farklı seviyedeki elektronik imza türlerinin AB üyesi ülkelerde elektronik işlemlerde kullanımına bakıldığında, imza türü seçiminin, işlemin gerektirdiği güvenlik ihtiyacına uygun seviyede yapıldığı görülmektedir. Bazı ülkelerde tüketici kredisine başvurmak ya da kira sözleşmesi imzalamak gibi ticari işlemler için nitelikli elektronik imza gerekirken; bankacılık, sigortacılık, telekomünikasyon alanlarında bazı işlemlerde gelişmiş elektronik imza kullanımının yeterli olduğu, üniversitelerde öğrenci işleri işlemlerinde ise genellikle basit elektronik imzanın kullanıldığı görülmektedir. Ülkemize bakıldığındaysa, elektronik işlemlerde güvenlik kriterlerinin belirlenmemesi sebebiyle neredeyse tüm işlemlerde Elektronik İmza Kanunu’na göre ıslak imzayla eşdeğer kabul edilen nitelikli elektronik imzanın kullanıldığı görülmesine karşın son zamanlarda farklı yaklaşımlar da ortaya çıkmıştır. Bu yaklaşımlar içinde en popüleri biyometrik imzadır. Biyometrik imza, ülkemizde GSM operatörleri ve bazı bankalar tarafından kullanım kolaylığı sağlaması nedeniyle ıslak imza gerektirmeyen işlemlerde tercih edilmektedir. Bu çalışmada, eIDAS elektronik imza seviyeleri incelenerek popüler örnek olan biyometrik imzanın belirtilen imza çeşitlerinden hangisine girdiği üzerinde durulacak; ülkemizde elektronik imza türlerinin kullanımı için yasal çerçevenin çizilmesi ve ortak çalışabilirliğin sağlanabilmesi amacıyla elektronik imzanın sınıflandırılması gerekliliğine dikkat çekilecektir.Item Makine Öğrenmesi Yaklaşımıyla e-Belgelere Standart Dosya Plan Numaralarının Otomatik Olarak Atanması Üzerine Bir Çalışma(Ankara Üniversitesi, 2019-12-31) Binici, Kasım; Bilgi ve Belge Yönetimi; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiBelge üretimindeki artış ve teknolojik olanaklar beraberinde yeni yönetim metotlarının gerekliliğini kaçınılmaz kılmıştır. Türkiye’de kamu kuruluşlarında üretilen belgeler Standart Dosya Planı’na uygun olarak düzenlenir ve yönetilirler. İlgili mevzuata koşut olarak resmi yazışmaların konusu Dosya Planından saptanmak ve konuyla bağlantılı kodları belgelere eklemek zorunluluktur. Bu kodların doğru seçilmesi, araştırma-soruşturma süreçlerinin sağlıklı işletilebilmesi ve erişim süreçlerinin başarılı şekilde sonuçlandırılabilmesi için oldukça gereklidir. Ancak kurumsal, kişisel veya yönetsel koşullara bağlı olarak belgelerin yaşam döngüsünü sekteye uğratacak yanlış kodlar verilebilmektedir. Bu tür yanlış uygulamaları minimize etmek ve belge sınıflandırmayı daha sağlıklı kılabilmek için yapay zekâ uygulamalarından yararlanılabilir. Elektronik belge yönetimi sistemlerinde üretilen belgelere standart dosya plan kodlarının makine öğrenmesi yaklaşımıyla otomatik olarak atanması amaçlanan bu çalışma teorik ve analize dayalı olmak üzere iki kısımdan oluşmaktadır. İlkin teorik olarak standart dosya planından yararlanarak otomatik belge sınıflandırmasının oluşturduğu güçlükler tartışılmış, ardından makine öğrenmesi ile belgelerin sınıflandırılması üzerine analiz yapılmıştır. Çeşitli yönetsel ve ön yargısal bariyerlerin aşılmaması ve yanı sıra kurumsal arşiv gibi otorite bir birimin olmaması belge yönetimi, eğitimi ve denetimi boşluğunu oluşturduğu ve söz konusu bu durumunun otomatik sınıflamayı sekteye uğratacağı kaygısı, dolayısıyla belgeleri yeniden sınıflandırma gerekliliği küçük bir veri kümesi ile çalışmayı zorunlu kılmıştır. Bu nedenle çalışmada analiz edilen belgeler, bu çalışmanın araştırmacısına kurum içerisinde yönlendirilen son altı aylık belgelerden oluşmaktadır. Toplamda 265 belgenin yeniden sınıflandırılması neticesinde tekil konudaki belgeler kapsam dışı bırakılmıştır. Belgelerin gövde ve konu alanları üzerinde yapılan metin madenciliği teknikleri uygulanması sonucunda, 169 belgeden oluşan bir veri seti elde edilmiştir. Bu veri setinden her konudan oransal olmak koşuluyla rastgele yöntemle belgelerin üçte biri (1/3) sınıflandırmak için seçilmiştir. Sınıflandırılmış 112 belge ve sınıflandırmak üzere oluşturulmuş 57 belgeden ibaret bu veri seti üzerinde, makine öğrenmesinde kullanılan ve son zamanlarda bilgi sektöründe popüler olan Destek Vektör Makinesi [DVM (Support Vector Machine (SVM)] algoritması çalıştırılmıştır. Çalışma sonucunda manuel olarak yapılan sınıflama ile otomatik olarak yapılan çıkarımın isabet oranı % 87.72 olarak bulunmuştur. Bir diğer ifade ile belgelerin % 87.72’si makine öğrenmesi yaklaşımıyla doğru olarak sınıflanmıştır.Item Milli e-Arşiv Bilgi Sistemi Ağı ve Veri Merkezi Yapılanma Önerisi: Yenilikçi Teknolojiler-Yeni Nesil Arşivciler-Yapay Zekâ ve Ötesi ...(Ankara Üniversitesi, 2019-12-12) Özdemirci, Fahrettin; Bilgi ve Belge Yönetimi; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiGünümüzde kurumlarda iş ve işlem süreçleri elektronik ortamlarda yenilikçi bilgi teknolojilerinin kullanıldığı bilgi yönetim sistemleri ile gerçekleştirilmektedir. Bu bağlamda bilgi yönetimi ve bilgi güvenliği, büyük veri, robotik süreç otomasyonu, makine öğrenmesi, yapay zekâ, kuantum teknolojileri gibi bilgi yönetim sistemlerini etkileyen uygulamalar kurumların ve devletin öncelikli gündemleri arasına girmiştir. Arşivler, devletlerin ve toplumların bağımsızlık simgesi olarak tarihin her döneminde öne çıkmıştır. Bilgi çağında arşivlerin varlığını güçlendirerek sürdürmesine milletlerin, devletlerin her zamankinden daha fazla ihtiyacı vardır. Arşivler gelişen teknoloji ile birlikte evirilmekte, bir değişim ve dönüşüm yaşanmaktadır. Bu değişim ve dönüşümü iyi yönetmek yalnızca bir sorumluluk değil zorunluluktur. Geçmişi ve bugünü geleceğin dünyasına taşımak istiyorsak arşivlerimizi bugünün şartlarına uygun yapılandırmak ve geleceğe taşımak zorundayız. Yapay zekâ, makine öğrenmesi, robotik süreç otomasyonu, kuantum teknolojileri gibi gelişmeleri belge yönetimi ve arşiv süreçlerine uygulamak zorundayız. Çünkü artık insanlık bilgi sistemleri üzerinden yönetilmektedir, bu sistemlerin ana unsuru/olgusu da veri, bilgi ve belgedir. Devletin kurumları, yönettiği veri ve bilgilerini daha güveli ortamlarda yönetmek için yenilikçi teknolojileri kullanmaları ve ‘Kurumsal e-Arşiv Veri Merkezleri’ni geliştirmeleri gerekmektedir. Bu bağlamda ‘Milli e-Arşiv Bilgi Sistemi ve Milli Arşiv Veri Merkezi’ yapılandırılmalıdır. Belge yönetimi ve arşivcilik doğal yolla yok olacak bir alan, bir meslek değildir, ancak güncelliğini yitirme şeklinde yok olabilir. O zaman bu alanı, mesleği dönüştürmeliyiz, yeni boyut kazandırmalıyız.Item Sağlığın Kişiselleşmesi ve Kişisel Sağlık Bilgi Sistemleri(Ankara Üniversitesi, 2019-12-31) Yıldırım, Banu Funda; Bilgi ve Belge Yönetimi; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiTıp alanındaki teknolojik ve bilimsel gelişmelere bağlı olarak sağlığın kişiselleşmesi olgusu gündeme gelmekte ve sağlık hizmetlerinin sunumunda hızla kişiselleşmeye gidilmektedir. Bu bağlamda sağlık bilgi teknolojilerinden kişisel sağlık bilgi sistemlerinin önemi her geçen gün artmaktadır. Kişisel sağlık bilgi sistemleri birey odaklı, elektronik ve kişiselleştirilmiş bir platform üzerinden hastaların kendi sağlık bilgilerini yönetmelerine, bilgi paylaşımı yapabilmelerine ve sağlık durumlarını izleyebilmelerine imkân vermektedir. Kişisel sağlık bilgi sistemlerinin sağladığı yararların yanı sıra çalışmada özellikle vurgulanmak istenen konuların başında sağlık verilerinin güvenliği ve mahremiyet sorunları gelmektedir. Kişisel sağlık bilgi sistemleri ile her ne kadar amaçlanan nitelikli sağlık hizmetlerinin sunumunu arttırmak olsa da hasta mahremiyetinden feragat edilmemesi gerekmektedir. Bu çalışmanın amacı, kişisel sağlık bilgi sistemlerinin temel özelliklerini tanıtmak ve kişiselleşen sağlığa geçişte kişisel sağlık bilgi sistemlerinin önemini vurgulamaktır. Kişisel sağlık bilgi sistemlerinin etkin ve sürdürülebilir kullanımı ve sistemden beklenen faydanın sağlanması; veri güvenliği ve mahremiyeti, standardizasyon, birlikte çalışabilirlik ve entegrasyon, erişebilirlik, kullanılabilirlik, sağlık okuryazarlığı gibi birçok etmene bağlıdır. Çalışmada kişisel sağlık bilgi sistemlerinin uygulanmasındaki zorluklar irdelenmiş ve bunların üstesinden gelmek için çeşitli stratejiler sunulmuştur. Çalışmanın sonunda sağlığın kişiselleşmesinde yeni teknolojilerin rolüne de değinilmektedir.