Cilt:46 Sayı:02 (2022)
Permanent URI for this collection
Browse
Recent Submissions
Item COVID-19 YAYILMASINDA ARKADAŞ HAYVANLARIN ROLÜ(Ankara Üniversitesi, 2022) Ünal, Nilgün; Other; OtherAmaç: Yirmi birinci yüzyılda, sağlık alanındaki aşı ve terapötik ajanlarla ilgili gelişmeler ve enfeksiyon yönetimindeki iyileştirmelere rağmen hala insan ve hayvanlarda ölümcül olabilen yeni viral salgınlar ortaya çıkmaktadır. Yarasa kökenli olan ve ara konağı hala tartışılan, zoonoz COVID-19 enfeksiyonu Aralık 2019 yılında Çin’in Wuhan eyaletinde bir hayvan pazarı ziyaret geçmişi olan insanlarda ortaya çıkmıştır. Dünya Sağlık Örgütü, Şubat 2020 tarihinde hastalığın pandemik bir enfeksiyon olduğunu ilan etmiştir. Milyonlarca insan bu salgından etkilenmiştir. Salgın mücadelesinin ekonomik yönden büyük maliyeti olmuş ve olmaya da devam etmektedir. İnsanlar yaşam rutinlerini değiştirmiştir. Bu süreçte arkadaş (companion) hayvanların insanlarla yakın ilişkisi dolayısıyla COVID-19 hastalığına yakalanması, etkeni taşıması, tekrar insanlara bulaştırması ile ilgili kaygılar yaşanmaktadır. Bu derlemenin amacı kedi, köpek, hamster ve atlar gibi arkadaş hayvanlarda COVID-19 varlığı ve bulaşı ile ilgili çalışmaların incelenmesidir. Sonuç ve Tartışma: Yapılan çalışmalarda arkadaş hayvanların çoğunun (kedi, köpek ve hamster) SARS-CoV-2'ye duyarlı olduğu ve insanların onlar için bir enfeksiyon kaynağı olabileceği bildirilmiştir. Ancak arkadaş hayvanların insanlara hastalık bulaştırmasındaki potansiyel rolü tam olarak bilinmemektedir. Bu son salgında, enfeksiyöz etkenlerin özellikle zoonoz olanlarının tek sağlık konseptinde epidemiyolojik olarak araştırılmasının gerekliliği bir kez daha ortaya çıkmıştır.Item TREATMENT OF BEHÇET’S DISEASE AND CURRENT APPROACHES(Ankara Üniversitesi, 2022) Çakmak, Gözde Yenice; Other; OtherAmaç: Behçet Hastalığı (BH), nükslerle seyreden, oral aft, genital ülser, deri lezyonları ve oküler lezyonlar olmak üzere dört majör bulgu ve eklem tutulumu, gastrointestinal ülserler, epididimit, vasküler lezyonlar ve nörolojik tutulum dahil olmak üzere beş minör bulguyla karakterize multisistemik inflamatuar bir hastalıktır. BH' de tedavi hastalığın başladığı yaşa, cinsiyete, tutulan organlara ve hastalığın klinik seyrine göre değişir; bu nedenle tedavi kişiye ve semptomlara göre yapılmalıdır. BH' nin ampirik tedavisi halen devam ederken; son zamanlarda altta yatan hastalığın patogenezinin daha iyi tanımlanması nedeniyle etkili protokoller uygulanmış ve tedavi için birçok geniş spektrumlu terapötik ajan sunulmuştur. Bu derleme, hastalığın progresyonu döneminde uygulanan spesifik tedavi prosedürlerini bir araya getirme hedefiyle ortaya koyulmuştur. Sonuç ve Tartışma: Lokal ve sistemik tutulumlar ile karakterize inflamatuar bir hastalık olan BH’nin belirli bir tedavi stratejisi olmamakla beraber; tutulumlara yönelik tedavi, semptomların tipi ve şiddetine göre belirlenen lokal kortikosteroidlerden monoklonal antikorlara kadar değişir. BH’ de görülen vasküler ve gastrointestinal sistemi etkileyen tutulumlar üzerinde halen çalışmalar devam etmektedir. BH tedavisinde kortikosteroidler, kolşisin ve azatiyoprin ve siklosporin dahil olmak üzere geleneksel immünosupresif ajanlar kullanılmaktadır. Son zamanlarda, tümör nekroz faktörü (TNF) inhibitörleri, çeşitli romatizmal hastalıklar için kullanılabilir hale gelmiş ve yayınlanmış veriler, TNF inhibitörlerinin, ciddi ve dirençli hastalığı olan hastaların yanı sıra bu tedavilere karşı kontrendikasyonları veya intoleransı olan hastalar için önemli bir terapötik ilerlemeyi temsil ettiğini göstermektedir.Item UYUZ HASTALIĞI (SKABİYES), TEDAVİSİ VE UYUZ HASTALIĞI TEDAVİSİNDE KULLANILAN BİTKİLER(Ankara Üniversitesi, 2022) Akgöl, Jale; Other; OtherAmaç: Uyuz hastalığı (Skabiyes) dünyada yaygın olarak görülen kaşıntılı, döküntülü ve bulaşıcı ektoparaziter bir hastalıktır. Etken Sarcoptes scabiei var. hominis adı verilen mikroskobik bir eklem bacaklıdır. Her yaş, cinsiyet, coğrafya ve kültürden insanı etkileyebilir. Gelişmekte olan ülkeler, tropikal ve subtropikal ülkelerde endemik olan parazit nedenli bu hastalık, büyük kalabalıklar ve hijyenin korunamadığı ortamlarda salgınlar yapabilir. Tedavide topikal ve oral olarak kullanılan seçenekler kısıtlı sayıdadır. Permetrin, Benzil Benzoat, Kükürtlü merhemler, Lindan, İvermektin gibi ilaçların birçoğu toksik etkilerinden dolayı bebek, çocuk, gebe ve laktasyon ile ilgili kısıtlılıklar nedeniyle risk altındaki tüm popülasyonlara uygulanamamaktadır. Scabiyes tedavi edilmediğinde, özellikle pediyatrik yaş grubunda görülen piyoderma, impetigo gibi sekonder enfeksiyonların da tabloya eklenmesi, hastalığın yükünü artırmaktadır. Bu nedenle daha az toksik etkileri olan ilaç arayışları halihazırda kullanılagelen bitkilere olan ilgiyi de canlı tutmaktadır. Sonuç ve Tartışma: Sporadik ya da epidemik tüm vakalarda, yayılımı önlemek için skabiyesin etkin tedavisi şarttır. Başarılı bir tedavi, ilaç uygulamasının doğru yapılmasına, tedavinin komplikasyonlar ve semptomları kontrol etmeye yönelik ek yaklaşımları içermesine ve beraberinde koruyucu önlemlerin alınmasına bağlıdır. Bu derlemede skabiyes, tedavisi, kullanılan ilaçlar, kullanılma potansiyeli olan yeni ilaçlar ve geleneksel olarak kullanılan bitkiler incelenmiştir. Ülkemizde yetişen, tanınan ve yetişme potansiyeli olan 49 taksonun uyuz hastalığı tedavisinde kullanıldığı belirlenmiştir.Item PISTACIA LENTISCUS L. TÜRÜNÜN BOTANİK, ETNOFARMAKOLOJİK, FİTOKİMYASAL VE FARMAKOLOJİK AKTİVİTELERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ(Ankara Üniversitesi, 2022) Pekacar, Sultan; Other; OtherAmaç: Pistacia, içerisinde P. lentiscus gibi tıbbi türleri ihtiva eden Anacardiaceae familyasına ait, Akdeniz havzası boyunca yaygın dağılıma sahip bir cinstir. P. lentiscus’un çeşitli kısımları geleneksel tıpta pek çok hastalığın tedavisinde kullanılmaktadır. Bu derlemede, P. lentiscus türünün botanik özellikleri, geleneksel kullanımları, fitokimyasal içeriği ve farmakolojik aktiviteleri ile ilgili kapsamlı bilgiler özetlenmeye çalışılmıştır. Sonuç ve Tartışma: Literatür taramaları bu türün antioksidan, antimutajenik, animikrobiyal, antiviral, antienflamatuvar, gastrointestinal hastalıklar, karaciğer ve serum biyokimyasal parametreler üzerindeki etkileri, antiaterosklerotik ve antidiyabetik, antiparaziter, antitümör, antikolinesteraz, nöroprotektif ve yara iyileştirici aktivitelerin de olduğu çok çeşitli farmakolojik aktiviteler bakımından değerlendirildiğini göstermiştir. P. lentiscus terpenoitler, fenolik bileşikler, yağ asitleri ve steroller gibi çeşitli fitokimyasal bileşenleri ihtiva etmektedir. Yapılan araştırma sonucunda P. lentiscus türünün çeşitli farmasötik şekillerde doğal kaynaklı ilaçların geliştirilmesi ve ticarileştirilmesi için önemli bir kaynak olduğu, ama risk faktörlerini daha iyi aydınlatmak adına daha fazla preklinik ve klinik çalışmaya gereksinim duyulduğu sonucuna varılmıştır.Item DOĞADAN İLHAM ALAN BİYOMİMETİK NANOTAŞIYICI SİSTEMLER(Ankara Üniversitesi, 2022) Aydın, Ezgi; Other; OtherAmaç: Sentetik, biyolojik ve biyoteknolojik ilaç araştırmalarında sıklıkla kullanılan polimerik ve lipidik yapıdaki nanopartiküler sistemler klinik beklentileri halen istenilen düzeyde karşılayamamaktadır. Yenilikçi bir yaklaşım olarak geliştirilen doğadan ilham alan, biyomimetik nanotaşıyıcılar sahip oldukları yüksek biyouyumluluk, düşük toksisisite ve doğal hedefleme yetenekleri nedeniyle gittikçe artan şekilde çalışmalara dahil edilmektedir. Bu derlemenin amacı biyomimetik nanotaşıyıcılar alanında yapılan güncel çalışmaları ele alarak farmasötik yenilikçi taşıyıcı system geliştirme çabasına katkıda bulunmaktır. Sonuç ve Tartışma: En sık kullanılan biyomimetik sistemler arasında virüs temelli, memeli hücresi temelli ve bakteri-mantar temelli nanotaşıyıcı sistemler bulunmaktadır. Doğanın bize sunduğu bu sistemleri anlama çabası taşıyıcı sistem araştırmalarında bizi daha ileriye götürebilir. Bununla birlikte, kontrol edilebilirlik ve seri üretim gibi sentetik sistemlerin avantajları ile biyolojik sistemlerin yüksek hücresel alım ve biyouyumluluk işlevlerinin birleştirmesi ile daha başarılı nanotaşıyıcı sistemlerin geliştirilme potansiyeli olabilecektir. Böylece, biyomimetik sistemlerin protein, gen ve diğer terapötik ajanların taşınmasındaki rolü artacaktır.Item MANAGEMENT OF DRUG INTERACTIONS IN COLON CANCER PATIENTS(Ankara Üniversitesi, 2022) Tezcan, Songül; Other; OtherAmaç: Kolon kanseri, dünya çapında en yaygın üçüncü kanser türüdür ve genellikle ileri yaşlarda ortaya çıkar. Yaşla birlikte komorbid hastalık riski de artabileceğinden, kolon kanseri hastalarının polifarmasi riski artmıştır. Hipertansiyon, kronik obstrüktif akciğer hastalığı, diyabet ve kardiyovasküler hastalık, kanser hastalarında sık görülen komorbiditelerdir. Yaşlı, komorbid rahatsızlıkları olan ve iki veya daha fazla ilaç alan hastalar, ilaç-ilaç etkileşimleri (İİE) için daha yüksek risk altındadır. Ayrıca kanser hastaları, sitotoksik ilaçların yan etkilerinin tedavisi için sıklıkla destekleyici bakım ilaçları gibi birçok ilacı kullanmaktadır. İİE'ler terapötik başarısızlığa veya potansiyel olarak ciddi yan etkilere neden olabilir. İİE düzeylerinin belirlenmesi ve değerlendirilmesi, kanser hastaları için en uygun akılcı tedavinin sağlanmasında yardımcı olmaktadır. Sonuç ve Tartışma: Bu çalışmada, kolon kanseri tedavisinde kullanılan ilaçlar (Kapesitabin, Fluorourasil, irinotecan, oksaliplatin, bevasizumab, ziv-aflibersept, nivolumumab, pembrolizumab, ramusirumab, regorafenib, larotrektinib, dabrafenib, trametinib, trifluridin ve tipirasil ve enkorafenib) incelenmiş ve olası ilaç etkileşimleri belirlenmiştir. Bu çalışma eczacıların ve klinisyenlerin olası etkileşimleri değerlendirmesine yardımcı olacaktır.Item ANTİPARKİNSON İLAÇLARINA VERİLEN BİREYSEL YANITTA FARMAKOGENETİĞİN ROLÜ(Ankara Üniversitesi, 2022) Baran, Ahmet Hüsamettin; Other; OtherAmaç: Alzheimer hastalığından sonra ikinci en yaygın nörodejeneratif bozukluk olan Parkinson hastalığı, tremor, rijidite, bradikinezi ve postural instabilite ile karakterize ilerleyici bir nörodejeneratif hastalıktır. Çevresel ve genetik faktörler bu hastalığın patofizyolojisine katkıda bulunur. Dopaminin öncüsü olan L-DOPA, farmakoterapinin altın standardı olmaya devam etmektedir. Mevcut terapötik seçenekler klinik olarak faydalı olsa da parkinson hastalığı ilerleyici bir bozukluk olduğu için tedavisinde kullanılan tüm ilaçlarda zamanla etkinlik azalması ve yan etkilerde artış söz konusu olmaktadır. Sonuç ve Tartışma: Son zamanlarda yapılan çalışmalardan elde edilen bulgular antiparkinson ilaçlara yanıtın ve yan etkilerin bireyler arası önemli değişkenlikler gösterdiğini işaret etmektedir. Farmakogenetik, ilaç yanıtı ile ilişkili genetik belirteçleri tanımlamayı amaçlayan, hızla gelişen ve çok umut verici bir araştırma alanıdır. Farmakogenetik alanında gerçekleştirilen araştırmalar, bireylerarası genetik farklılıkların parkinson hastalığının tedavisinde kullanılan ilaçlara yanıtı önemli ölçüde belirlediğini göstermiştir. Bu alanda elde edilen / edilecek veriler antiparkinson tedavide değerli terapötik stratejiler sunma potansiyelinin yanında başarılı ilaç keşfi ihtimalini de artıracaktır. Bu derlemede antiparkinson tedaviye yanıttaki değişkenliği daha iyi açıklamak ve parkinson hastalığının farmakoterapisini optimize etmek için genetik polimorfizmlerin rolünü tanımlamaya yönelik çalışmalar derlenmiştir.Item ANTİVİRAL ETKİLİ BİTKİLER(Ankara Üniversitesi, 2022) Özkan, Ayşe Mine Gençler; Eczacılık; Eczacılık FakültesiAmaç: Virüsler, her türlü canlı organizmayı enfekte edebilen ajanlardır ve en önemli konaklar insanlar, hayvanlar, bitkiler, bakteriler ve mantarlardır. Viral hastalıklar dünya çapında ciddi morbidite ve mortaliteden sorumludur, halk sağlığı için büyük bir tehdittir ve tüm dünyada önemli bir sorun olmaya devam etmektedir. Bu grup içinde son zamanlarda öne çıkan Coronavirüsler (CoV'ler) Coronaviridae ailesine, Coronavirinae alt ailesine aittir ve hem hayvanları hem de insanları enfekte edebilen büyük (genom boyutu 26−32 kb), zarflı, tek sarmallı ribonükleik asit (RNA) virüsleridir. Dünya son yirmi yılda betaCoV'ların neden olduğu üç salgın yaşadı: 2002−03'te SARS, 2012'de MERS ve 2019'da ilk kez tanımlanan COVID-19. COVID-19 güncel sağlık problemimiz olarak devamlılığını sürdürmekte ve konuyla ilgili çalışmalar devam etmektedir. Sonuç ve Tartışma: "Antiviral ajanlar" terimi, virüs içeren aşı veya spesifik antikor dışındaki, virüs bulaşmış konakçının net saptanabilir etkisi için koruyucu veya terapötik bir etki üretebilen maddeler olarak çok geniş terimlerle tanımlanmıştır. Doğa güçlü antiviral etkiye sahip çok sayıda farklı bitki türü ile insanlığın virüsler karşısındaki çaresizliğine derman olma potansiyeline sahiptir. Antiviral etkiye sahip bitkilerin taranması sırasında, halk tıbbında kullanılan bitkilere odaklanmak, değerli kadim bilgiyi bilimsel bir zeminde ele alarak insanlığa sağlanacak yararı en üst düzeye çıkarmak- zaman ve emek tasarrufu sağlamak açısından büyük önem taşır. Bu derlemede viral hastalıklar ve bu hastalıklarda kullanılan, etkili olduğu belirlenen bitkilerden bahsedilmiştir.Item MORINGA OLEIFERA’NIN ETKİNLİK VE GÜVENLİĞİ(Ankara Üniversitesi, 2022) Mersin, Burcu; Other; OtherAmaç: Moringa oleifera Lamarck, Orta Doğu, Afrika ve Asya Ülkeleri’nde yetişen bir bitki olup; bu ülkelerde özellikle bitkinin tohumları ve yaprakları gıda olarak tüketilmektedir. Sonuç ve Tartışma: Bitkinin yaprak ve tohum kısımları fitokimyasallar açısından oldukça zengin olup; flavonoit, glukosinolat, alkaloit, fenolik asit, terpen, sterol, mineral, vitamin, amino asitler ve yağ asitleri taşımaktadır. Tohumlardan elde edilen yağ ise; esansiyel yağ asitleri omega 3, 6 ve 9 açısından çok zengin olması sebebiyle zeytinyağına alternatif bir besin kaynağı olarak görülmektedir. Bitkinin tüm kısımları (yaprak, tohum, kök ve çiçek) insan ve hayvan tüketimine uygun olarak bulunmuştur. Bununla birlikte bitkinin su arıtımı, biyodizel olarak kullanımı, kozmetik sektörü gibi gıda dışı alanlarda da değerlendirildiği bilinmektedir. Bitkinin biyolojik etkileri konusunda uluslararası saygın dergilerde yayımlanmış bilimsel çalışmalar mevcuttur. Yapılan araştırmalar ile bitkinin içerdiği fitokimyasallar sebebiyle antioksidan, antimikrobiyal, antikanser, antidiyabetik ve kardiyovasküler riskleri önleyici etkileri ispatlanmıştır.Item POSSIBLE CARDIOPROTECTIVE MECHANISM OF ACTION OF DEXRAZOXANE, AND PROBABLE HUMAN TOPOISOMERASE IIβ INHIBITORS: AN IN SILICO ANALYSIS(Ankara Üniversitesi, 2022) Karakuş, Fuat; Other; OtherAmaç: Bu çalışmanın amacı deksrazoksanın kardiyoprotektif etkisinde hangi metabolitinin rol oynadığını belirlemek ve ayrıca deksrazoksanın klinik kullanımı sınırlı olduğu için deksrazoksana alternatif bileşikleri saptamaktı. Bu amaçla, deksrazoksan ve üç metabolitinin (B, C, ve ADR-925) ve ayrıca literatürde topoizomeraz VI (insan DNA topoizomeraz II beta’nın prototipi) için inhibitör olduğu bildirilen bileşiklerin insan DNA topoizomeraz II beta ile etkileşimleri moleküler kenetleme ile araştırıldı. Sonrasında tüm bu bileşiklerin teorik ADMET özellikleri belirlendi. Gereç ve Yöntem: Moleküler yapılar Gaussview 05 ve Gaussian 03 paket programları ile optimize edildi. Moleküler kenetleme çalışmaları için AutoDock 4.2 yazılımı kullanıldı ve kenetleme kompleksleri Discovery Studio Client 4.1 programı kullanılarak 2D ve 3D olarak analiz edildi. Teorik ADMET parametrelerini hesaplamak için pkCSM çevrimiçi programı kullanıldı. Sonuç ve Tartışma: Moleküler kenetleme çalışmaları sonucunda deksrazoksanın B metabolitinin, hem deksrazoksana hem de diğer metabolitlerine kıyasla insan DNA topoizomeraz II beta’ya daha fazla bağlanma potansiyeli olduğu belirlendi. Literatürde bildirilen diğer bileşiklerin de insan DNA topoizomeraz II beta’ya bağlanma potansiyelleri sırası ile radisikol>kinakrin>purpurin>9-Aminoakridin>heksilresorsinol şeklindeydi. Sonuçlar, deksrazoksanın antrasiklin kardiyotoksisitesine karşı kardiyorprotektif etki mekanizmasında deksrazoksanın B metabolitinin önemli bir rol oynadığını göstermiştir. Bunun yanında, araştırılan diğer bileşiklerden purpurin dışındakilerin toksisite oluşturma potansiyelleri olduğu da belirlenmiştir.Item DEVELOPMENT OF NEW CYCLOPHILIN D RECEPTOR INHIBITORS FOR THE TREATMENT OF MULTIPLE SCLEROSIS(Ankara Üniversitesi, 2022) Yalçın, Gözde; Other; OtherAmaç: Bu çalışmada, multipl skleroz (MS) hastalığında mitokondriyal fonksiyon bozukluğuna neden olan siklofilin D (CypD) reseptörünün inhibisyonu için yeni moleküllerin geliştirilmesine yönelik hesaplamalı çalışmaların yapılması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Literatür taraması ile tespit edilen CypD inhibitörlerine PharmaGist Web sunucusu üzerinden farmakofor modelleme çalışması uygulanmıştır. PharmaGist'in en iyi farmakofor modellerine göre ZINCPharmer veri tabanından 80 molekül elde edilmiş ve bu moleküllere in silico ADME/Toksikoloji analizi uygulanmıştır. Daha sonra Autodock Vina programı ile ADME/Tox analizleri sonucunda en iyi sonucu veren ligandlar ile moleküler yerleştirme yapılmıştır. Sonuç ve Tartışma: ZINC00390492 molekülü hem CypD, hem de Sfingosin-1-fosfat reseptörü 1 ile en iyi bağlanma afinitesi ve bağlanma profilini göstermektedir. Bu molekülün, MS tedavisi için bir öncü molekül olabileceği gösterilmiştir.Item MOLECULAR IDENTIFICATION AND LIPOLYTIC ACTIVITY OF YARROWIA LIPOLYTICA ISOLATED FROM YOGHURT CREAM(Ankara Üniversitesi, 2022) Kıymacı, Merve Eylül; Other; OtherAmaç: Yarrowia lipolytica enzimler, organik asitler, proteinler, yüzey aktif maddeler gibi çeşitli metabolitler üreten ve bazı biyotransformasyon ve biyoremediasyon reaksiyonlarında endüstriyel potansiyele sahip olan aerobik dimorfik bir mayadır. Endüstriyel üretimlere bir ön çalışma olması amacıyla, bu çalışmada Y. lipolytica suşunun yoğurt kremasından izole edilmesi, moleküler karakterizasyonunun yapılması ve lipolitik aktivitesinin araştırılması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Ankara'daki farklı yerel süt üreticilerinin sütü fermente ederek elde ettikleri ev yapımı yoğurt kaymaklarından toplam 10 örnek alınmıştır. Yarrowia türlerinin izolasyonunda Yeast-Pepton-Gliserol (YPG) sıvı besiyeri ve Yarrowia lipolytica Distinctive (YLD) agar besiyeri kullanılmıştır. Y. lipolytica'nın tür tanımlaması ITS-Polimerize zincir reaksiyonu analizi ile yapılmıştır. Lipolitik aktivite; Rodamin-B/Zeytin yağı agar besiyeri prosedürü ile belirlenmiştir. Sonuç ve Tartışma: Ev yapımı yoğurt kaymağı örneklerinden YPG besiyerinde gelişen maya kolonileri izole edilmiştir. Maya izolatları Gram boyama yöntemi ile boyanmış ve Gram pozitif boyananlar YLD agar üzerine inoküle edilmiştir. İnkübasyon süresi sonunda YLD agar üzerinde gelişen kahverengi pigmentli koloniler Yarrowia türü olarak seçilmiştir. Moleküler karakterizasyon sonuçlarına göre kahverengi pigmentli bir koloni toplam 358 baz, %100 dizi uyum oranı ve %100 benzerlik oranı ile Yarrowia lipolytica olarak tanımlanmış ve suşun lipaz pozitif olduğu belirlenmiştir. Çalışmamızda izole edilen Y. lipolytica suşunun çeşitli özelliklerinden faydalanmak üzere, endüstriyel üretimlerde kullanılabilecek bir üretici kültür olarak geliştirilmesi, yapılacak ileriki çalışmalarla desteklenmelidir.Item GAS CHROMATOGRAPHY-MASS SPECTROMETRY (GC-MS) ANALYSIS OF CONSOLIDA THIRKEANA EXTRACT(Ankara Üniversitesi, 2022) Tok, Kenan Can; Other; Adli Bilimler EnstitüsüAmaç: Consolida thirkeana (Boiss.) Bornm. (Ranunculaceae) Türkiye için endemik olarak kabul edilir ve soluk leylak çiçekleri, sapsız foliküller ve linear lasiniat yaprakları ile tanımlanır. Consolida cinsi genellikle morfolojik olarak Delphinium ile karıştırılabilir, bu bakımdan Consolida cinsinin üyelerinin kemotaksonomik olarak araştırılmasına ihtiyaç duyulur. Bu çalışmada, C. thirkeana'nın fitokimyasal içeriği GC/MS analizi ile aydınlatılmıştır. Gereç ve Yöntem: Bitki materyali Ayaş'tan (Ankara/Türkiye) toplanmıştır. Bir herbaryum örneği Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Herbaryumu'na kaydedilmiştir. Bitkinin herbası bir öğütücüde toz haline getirildi. Toz haline getirilmiş bitki parçaları metanol kullanılarak maserasyon yöntemi ile ekstre edildi. Ekstrelerin GC-MS analizi, bir Agilent 5973N dört kutuplu kütle spektrometresi (Agilent, ABD) ile donatılmış bir Agilent 6890 gaz kromatografı kullanılarak yapıldı. Bileşiklerin belirlenmesi ve tanımlanması için Mass Hunter yazılımı (Qualitative Analysis B.07.00) ve NIST Mass Spectral Library (2014) kullanıldı. Sonuç ve Tartışma: Bu çalışmanın analiz sonuçları, C. thirkeana metanol ekstresinde 15 bileşiğin varlığını göstermiştir. Ekstre %0.65 Glikozit, %0.68 Yağ asidi, %0.91 Açilgliserol, %2.41 Karboksilik asit, %38.5 Şeker, %56.86 Şeker alkolü içerir.Item YOĞURT KAYMAĞINDAN İZOLE EDİLEN YARROWIA LIPOLYTICA’NIN MOLEKÜLER İDENTİFİKASYONU VE LİPOLİTİK AKTİVİTESİ(Ankara Üniversitesi, 2022) Kıymacı, Merve; Other; OtherAmaç: Yarrowia lipolytica enzimler, organik asitler, proteinler, yüzey aktif maddeler gibi çeşitli metabolitler üreten ve bazı biyotransformasyon ve biyoremediasyon reaksiyonlarında endüstriyel potansiyele sahip olan aerobik dimorfik bir mayadır. Endüstriyel üretimlere bir ön çalışma olması amacıyla, bu çalışmada Y. lipolytica suşunun yoğurt kremasından izole edilmesi, moleküler karakterizasyonunun yapılması ve lipolitik aktivitesinin araştırılması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Ankara'daki farklı yerel süt üreticilerinin sütü fermente ederek elde ettikleri ev yapımı yoğurt kaymaklarından toplam 10 örnek alınmıştır. Yarrowia türlerinin izolasyonunda Yeast-Pepton-Gliserol (YPG) sıvı besiyeri ve Yarrowia lipolytica Distinctive (YLD) agar besiyeri kullanılmıştır. Y. lipolytica'nın tür tanımlaması ITS-Polimerize zincir reaksiyonu analizi ile yapılmıştır. Lipolitik aktivite; Rodamin-B/Zeytin yağı agar besiyeri prosedürü ile belirlenmiştir. Sonuç ve Tartışma: Ev yapımı yoğurt kaymağı örneklerinden YPG besiyerinde gelişen maya kolonileri izole edilmiştir. Maya izolatları Gram boyama yöntemi ile boyanmış ve Gram pozitif boyananlar YLD agar üzerine inoküle edilmiştir. İnkübasyon süresi sonunda YLD agar üzerinde gelişen kahverengi pigmentli koloniler Yarrowia türü olarak seçilmiştir. Moleküler karakterizasyon sonuçlarına göre kahverengi pigmentli bir koloni toplam 358 baz, %100 dizi uyum oranı ve %100 benzerlik oranı ile Yarrowia lipolytica olarak tanımlanmış ve suşun lipaz pozitif olduğu belirlenmiştir. Çalışmamızda izole edilen Y. lipolytica suşunun çeşitli özelliklerinden faydalanmak üzere, endüstriyel üretimlerde kullanılabilecek bir üretici kültür olarak geliştirilmesi, yapılacak ileriki çalışmalarla desteklenmelidir.Item GAS CHROMATOGRAPHY-MASS SPECTROMETRY (GC-MS) ANALYSIS OF CONSOLIDA THIRKEANA EXTRACT(Ankara Üniversitesi, 2022) Tok, Kenan Can; Other; Adli Bilimler EnstitüsüAmaç: Consolida thirkeana (Boiss.) Bornm. (Ranunculaceae) Türkiye için endemik olarak kabul edilir ve soluk leylak çiçekleri, sapsız foliküller ve linear lasiniat yaprakları ile tanımlanır. Consolida cinsi genellikle morfolojik olarak Delphinium ile karıştırılabilir, bu bakımdan Consolida cinsinin üyelerinin kemotaksonomik olarak araştırılmasına ihtiyaç duyulur. Bu çalışmada, C. thirkeana'nın fitokimyasal içeriği GC/MS analizi ile aydınlatılmıştır. Gereç ve Yöntem: Bitki materyali Ayaş'tan (Ankara/Türkiye) toplanmıştır. Bir herbaryum örneği Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Herbaryumu'na kaydedilmiştir. Bitkinin herbası bir öğütücüde toz haline getirildi. Toz haline getirilmiş bitki parçaları metanol kullanılarak maserasyon yöntemi ile ekstre edildi. Ekstrelerin GC-MS analizi, bir Agilent 5973N dört kutuplu kütle spektrometresi (Agilent, ABD) ile donatılmış bir Agilent 6890 gaz kromatografı kullanılarak yapıldı. Bileşiklerin belirlenmesi ve tanımlanması için Mass Hunter yazılımı (Qualitative Analysis B.07.00) ve NIST Mass Spectral Library (2014) kullanıldı. Sonuç ve Tartışma: Bu çalışmanın analiz sonuçları, C. thirkeana metanol ekstresinde 15 bileşiğin varlığını göstermiştir. Ekstre %0.65 Glikozit, %0.68 Yağ asidi, %0.91 Açilgliserol, %2.41 Karboksilik asit, %38.5 Şeker, %56.86 Şeker alkolü içerir.Item DENEYSEL DİYABETİN NEDEN OLDUĞU DEPRESYON TEDAVİSİNDE MİNOSİKLİN VE MİNOSİKLİN+METFORMİN KULLANIMI(Ankara Üniversitesi, 2022) Çamcı, Merve İnci; Other; OtherAmaç: Minosiklin, santral sinir sistemine geçebilen, ikinci kuşak tetrasiklin grubu bir antibiyotiktir. Minosiklinin anti-inflamatuar, mikroglial aktivasyonu azaltma, anti-apoptotik, antioksidan özellikleri olduğu bilinmektedir. Son yıllarda diyabet ve depresyon arasında çift yönlü bir ilişki olduğunun ve fizyopatolojilerinde ortak yolaklardan birinin inflamasyon olduğunun ileri sürülmesi ile minosiklinin depresyon üzerine etkileri çalışılmaya başlanmıştır. Bu çalışmada minosiklinin tek başına ve diyabet tedavisinde kullanılan metformin ile kombinasyonu şeklinde kullanımının, diyabet ile ilişkili depresyon üzerine etkilerinin ortaya konması amaçlandı. Gereç ve Yöntem: Farelerde insandakine benzer tip 2 diyabet modeli oluşturmak için 4 haftalık yüksek kalorili diyetin ardından ardışık beş gün, günde 1 defa streptozotosin (50mg/kg) uygulandı, uygulamadan 1 hafta sonra açlık kan glukoz düzeyi 200 mg/dl’nin üzerinde olan deneklerde diyabetin oluştuğu kabul edilip deneye dahil edildi. Streptozotosin (STZ) enjeksiyonundan iki hafta sonra minosiklin (40mg/kg), fluoksetin (20mg/kg) ve metformin (200mg/kg) 7 gün süre ile günde bir defa uyguladı. İlaç uygulamaları tamamlandıktan sonra; lokomotor aktivitenin belirlenmesi için açık alan testi, depresyon düzeyinin belirlenmesi için zorunlu yüzme testi yapıldı. Sonuç ve Tartışma: Diyabetin ve uygulanan ilaçların lokomotor aktivitede anlamlı bir değişiklik oluşturmadığı, minosiklin ve minosiklin-metformin kombinasyonunun ise depresyon tedavisinde en az fluoksetin kadar etkili olduğu sonucuna varıldı. Antidepresan etkinin kısa sürede başlamasının hastanın tedaviye uyuncu ve diyabetin prognozu açısından oldukça önemli olduğu bilinmektedir. Bu nedenle de minosiklin uygulamasının gösterdiği antidepresan etki üzerine yapılan çalışmalar derinleştirilmeli, etkinin mekanizması araştırılmalıdır.Item COMPARISON OF THE PHENOLIC CONTENT AND ANTIOXIDANT ACTIVITY IN PEPPERMINT PLANT ACCORDING TO THE DRYING METHOD(Ankara Üniversitesi, 2022) Salihoğlu, Ece Miser; Other; OtherAmaç: Bitkilerin antioksidan aktiviteleri kurutma yöntemlerinden önemli ölçüde etkilenir. Bu çalışmada, hava ile kurutulmuş (HK) ve dondurularak kurutulmuş (DK) nanenin (Mentha piperita L.) sulu ekstrelerinde toplam fenolik içeriği ve antioksidan aktivitesi ölçülmüştür. Amaç, kurutma yöntemine göre antioksidan aktivitesinde değişiklik olup olmadığını belirlemektir. Gereç ve Yöntem: Bu bitkilerin toplam fenolik bileşiklerini ve antioksidan kapasitelerini belirlemek için Folin-Ciocalteu, CUPRAC, DPPH, ABTS, DMPD yöntemleri kullanılmıştır. Sonuç ve Tartışma: Sonuçlar, gallik asit, trolox, askorbik asit ve butile hidroksianisol (BHA) gibi bilinen antioksidan standartlarla karşılaştırılarak değerlendirilmiştir. Total fenolik madde içeriği (TFM), hava ile kurutulmuş bitki ekstresi için 59.91 mg/g GAE (Gallik asit eşdeğeri), liyofilize bitki ekstresi için 58.2 mg/g GAE olarak hesaplanmıştır. Tüm yöntemlerden elde edilen sonuçlara göre, HK örneklerinde radikal süpürme aktivitesinin DK örneklerinden biraz daha yüksek olduğu bulunmuştur. Sonuç olarak, havayla kurutmanın, nanenin antioksidan aktivitesine katkıda bulunan bileşiklerde bozulmaya neden olmadığı anlaşılmıştır.Item ASETONİTRİL-SU İKİLİ KARIŞIMLARINDA BAZI İMİDAZOL ANTİMİKOTİK İLAÇLARIN KROMATOGRAFİK PROTONASYON SABİTLERİNİN BELİRLENMESİ(Ankara Üniversitesi, 2022) Demiralay, Ebru Çubuk; Other; OtherAmaç: Bu çalışmada, antifungal azol türevi mikonazol ve tiokonazolün termodinamik protonasyon sabiti ((_s^s)〖pK〗_a ) ters faz sıvı kromatografisi (RPLC) yöntemi ile araştırılmıştır. Bu bileşiklerin RPLC yöntemi ile analizlerinde klasik sabit fazlar en yaygın olarak kullanılan kolon dolgulu malzemeler olmasına rağmen, siyano bazlı bir kolonla şimdiye kadar mikonazol ve tiokonazolün pKa değerinin tayini rapor edilmemiştir. Gereç ve Yöntem: Seçilen bileşiklerin kromatografik davranışları hidrofobik bileşiklerle uyumlu Ultra siyano kolon (Restek®, 150×3.0 mm I.D, 3µm) ile belirlenmiştir. Alıkonma sürelerinin mobil fazın asetonitril içeriğine bağımlılığı ve mobil faz pH'ının kromatografik alıkonma üzerindeki etkisi, pH 3.0-7.50 aralığında değiştirilerek her bir bileşik için belirlenmiştir. Sonuç ve Tartışma: (_s^s)〖pK〗_a değerleri, doğrusal olmayan bir regresyon programı ile belirlenmiştir. Çalışılan bileşiklerin termodinamik suda pKa ((_w^w)〖pK〗_a ) değeri, çözücü özelliklerinde önemli bir rol oynayan makroskopik parametreler (dielektrik sabiti ve mol fraksiyonu) kullanılarak (_s^s)〖pK〗_a değerinden hesaplanmıştır. Hesaplanan (_w^w)〖pK〗_a değerleri literatür değerleri ile karşılaştırılmıştır.Item PATULİNİN KARACİĞER VE AKCİĞER KANSERİ HÜCRE HATLARI ÜZERİNDEKİ İN VİTRO ANTİTÜMÖR AKTİVİTESİ(Ankara Üniversitesi, 2022) Ünüvar, Songül; Other; OtherAmaç: Patulin, başta Aspergillus ve Penicilium olmak üzere bazı küf mantarları tarafından üretilen bir mikotoksin olup, hayvanlarda ve insanlarda mikotoksikozdan sorumludur. Patulinin antitümör aktivitesi hakkında hala çok ayrıntılı veriler bulunmamakla birlikte bazı raporlar hücresel apoptozu ve toksisiteyi indüklediğini göstermektedir. Bizim bu çalışmadaki amacımız patulinin insan karaciğer ve akciğer kanseri hücreleri üzerindeki antiproliferatif, antimigrasyon etkilerini ve apoptotik yolaklardaki gen ifadeleri üzerine etkisini belirlemektir. Gereç ve Yöntem: Patulinin karaciğer ve akciğer kanserleri tedavisindeki etkinliğini belirlemek için HEP3B ve A549 hücre hatları kullanıldı. Hücre hatları, artan konsantrasyonlarda patuline (1, 2.5, 5, 10, 25, 50 ve 100 µM) maruz bırakıldı, ardından MTS testi, yara iyileşme testi ve RT-PCR deneyleri ile, hücre canlılığı, hücre göçü ve apoptoz belirlendi. Sonuç ve Tartışma: Patulin her iki kanser hücre hattında da doza bağlı olarak hücre canlılığında ve hücre göçünde önemli bir azalmaya neden oldu Ayrıca her iki hücre hattında da apoptozun indüksiyonunu teşvik etti. Sonuçlarımız patulinin insan karaciğer ve akciğer kanser hücrelerinde tümör büyümesini in vitro olarak önemli ölçüde azaltabileceğini gösterdi.Item VIRTUAL SCREENING AND MOLECULAR DOCKING ANALYSIS ON THREE SARS-COV-2 DRUG TARGETS BY MULTIPLE COMPUTATIONAL APPROACH(Ankara Üniversitesi, 2022) Erol, Meryem; Other; OtherAmaç: SARS-CoV-2, üst solunum yolu enfeksiyonu ile karakterize pandemik bir virüstür ve hafif semptomlardan ciddi komplikasyonlara kadar gidebilmektedir. Bu durumda, ilaç yeniden kullanım ve bilgisayar destekli çalışmalar, acil çözümler bulmak için çok önemli hale geldi. Bu çalışmada, 8820 ilaç adayının SARS-CoV-2'nin yapısal olmayan üç protein yapısı DrugBank veri tabanından elde edilen ilaç adayları veya ilaç molekülleri ile olan ilaç-hedef etkileşimleri analiz edilmiştir. Gereç ve Yöntem: DrugBank veri tabanından elde edilen 8820 ilaç molekülü veya ilaç adayının kapsamlı sanal tarama ve moleküler doking çalışmaları, SARS-CoV-2'nin RNA bağlayıcı proteini, 2'-O-metiltransferaz ve endoribonükleaz üzerinde gerçekleştirildi; ve her hedef için potansiyel ilaç adayları belirlendi. Yüksek Verimli Sanal Tarama (HTVS), Standard Precision (SP), Extra Precision (XP) ve Moleküler Mekanik Genelleştirilmiş Doğan Yüzey Alanı (MM-GBSA) ile sanal tarama çalışmaları yapılmıştır. Ayrıca SARS-CoV-2'nin klinik bulguları, bulaşması, patogenezi ve tedavisi hakkında bilgiler de verilmiştir. Sonuç ve Tartışma: Her ilaç hedefi için potansiyel bileşik önerileri sunuldu. İlaç hedef proteinlerinin aktif bölgelerinin ligandlarla etkileşime girdiği kilit amino asitler hakkında bilgi verildi. Bu çalışmanın SARS-CoV-2 proteinleri üzerinde hedef bazlı ilaç geliştirme çalışmalarında faydalı olması beklenmektedir.