Cilt:74 Sayı:02 (2019)
Permanent URI for this collection
Browse
Recent Submissions
Item De La Diplomatie Du Chèquier À La Diplomatie Flexible: L’impact De L’engagement Chinois En Amérique Centrale Sur La Politique Étrangère Taïwanaise(Ankara Üniversitesi, 2019-04-09) Alagöz, Emine Akçadağ; Siyasal Bilgiler FakültesiCe travail vise à analyser le changement de l’approche diplomatique de Taïwan envers l’Amérique centrale et les Caraïbes, l’une des régions les plus importantes pour la reconnaissance internationale de Taïwan, à la suite de l’accession au pouvoir de Ma Ying-Jeou. Dans ce but, d’abord on traite “la trêve diplomatique” entre Taipei et Pékin comme le principal facteur explicatif et on analyse ce changement politique considérable entre les deux pays en utilisant le modèle de Jakob Gustavsson. Ensuite, on examine comment cette trêve a influencé la politique étrangère de Taïwan envers l’Amérique centrale et les Caraïbes. Une attention particulière est accordée sur le passage de la diplomatie du chéquier, débutée aux années 1990 pour conserver ou se faire des alliés à l’aide d'assistances financières, d'investissements et accords commerciaux, à la diplomatie flexible appliquée par le président Ma comme le changement politique le plus significatif à l’égard de cette région.Item Politique Budgétaire et Emploi Public Dans les Modèles Macroéconomiques Contemporains(Ankara Üniversitesi, 2019-04-09) Zeyneloğlu, İrem; Koenig, Gilbert; Siyasal Bilgiler FakültesiL’emploi public a suscité un intérêt croissant au cours de ces dernières années du fait de son importance par rapport à l’emploi privé dans les principaux pays de l’OCDE. Cette importance a engendré, dans certains pays développés souffrant d’un fort taux de chômage l’espoir d’une solution provenant d’une politique d’emploi public. Mais ce n’est qu’au cours de ces dernières années que des contributions théoriques et empiriques ont apporté des éléments susceptibles de fonder une telle politique. Cet article présente et commente les principaux apports qui en sont issus. Ces apports sont fournis par des modèles macroéconomiques assez différents. Les dépenses publiques induites par l’emploi du secteur public ont d’abord été introduites dans des modèles macroéconomiques qui incorporent des marchés du travail en concurrence parfaite. Puis les modèles ont tenu compte de l’imperfection de ces marchés en introduisant des frictions sous la forme d’interventions syndicales dans les négociations et d’un mécanisme de recherche d’emploi et d’appariement. Ces modèles ont presque tous mis en évidence un effet d’éviction de l’emploi privé par l’emploi public. Par contre l’incidence nette d’une hausse de l’emploi public sur l’emploi total est incertaine, car elle dépend de nombreuses conditions de mise en œuvre de la politique. Il en est de même pour une politique de baisse de l’emploi public souvent préconisée comme une solution au chômage.Item Türkiye’de İşveren Sendikacılığının Tarihi Seyri(Ankara Üniversitesi, 2019-04-09) Tekerek, Meltem; Siyasal Bilgiler FakültesiGenel olarak işveren sendikaları işçi sendikalarının sayısının artmasına karşı ortaya çıkmış gönüllü örgütlenmelerdir. Türkiye’de 1947 yılında ilk Sendikalar Kanunu’nun kabul edilmesi işçi sendikaları ile beraber işveren sendikalarının da kurulmalarının yolunu açmıştır. Ancak 1961 yılına kadar münferit birkaç örgütlenme dışında bir işveren sendikalaşmasından söz edilemez. Türkiye’de 1961 yılında sosyal ve ekonomik haklara vurgu yapan yeni bir Anayasanın kabul edilmesiyle işverenler teşkilatlanma ihtiyacı duymaya başlamıştır. 1962 yılında Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonunun kurulması ve 1963 yılında Sendikalar Kanunu ile Toplu Sözleşme, Grev ve Lokavt Kanununun kabul edilmesi işverenlerin teşkilatlanmalarına hız kazandırmıştır. 1982 yılında yeni bir Anayasanın kabulü ve 1983 yılında söz konusu kanunların değişmesine kadar işveren sendikası sayısı Cumhuriyet Tarihinin en yüksek seviyesine çıkmıştır. Ancak 1983 yılından sonra bu sayı yarıya kadar düşmüş, 2010 yılı Anayasa değişikliği sonrası 2012 yılındaki mevzuat değişikliğinden sonra da bu seviyeleri korumuştur. 1983 yılından sonra işverenlerin daha az savunma ihtiyacı içinde olmaları hem sayılarının az olmasına hem de sayısal çokluk yerine işlevsellik üzerine kurgulu faaliyet göstermelerine yol açmış görünmektedir.Item Kişiye Özgü Sözleşmelerin Kariyer Başarısına Etkisinde Algılanan İstihdam Edilebilirliğin Aracı Rolü(Ankara Üniversitesi, 2019-04-09) Özçelik, Gaye; Aybas, Meryem; Uyargil, Cavide; Siyasal Bilgiler FakültesiYeni kariyer yaklaşımları günümüzde çalışanlar ve işverenlerin istihdam güvencesine ilişkin sorumluluklarını değiştirmiştir. Geleneksel kariyer yaklaşımlarından farklı olarak işverenler artık çalışanlarına yaşam boyu istihdam garantisi vermemekte; ancak başarılı ve örgüte bağlı kişilerin örgütte kalmalarını sağlamak için kariyer geliştirme fırsatlarını onlara sunmaktadırlar. Diğer taraftan çalışanlar kariyer başarılarındaki kendi sorumluluklarının farkındadırlar ve işgücü piyasasında mevcut işlerini korumak, ilerleyebilmek, başka bir örgütte iş bulabilmek amacıyla bilgi, beceri, yetkinlik ve fırsatlara sahip olmaya çalışır; diğer bir deyişle istihdam edilebilirliklerini arttırma çabasını gösterirler. Değişen bu çalışma koşullarının sonucunda, geçmişte kişi ile işvereni arasında gerçekleşen ve işverenin çalışana yaşam boyu istihdam garantisi sağlayan eski psikolojik sözleşmenin yerini, sözleşme koşullarının müzakere edilebilirliği durumunda ortaya çıkan kişiye özgü sözleşmeler almıştır. Müzakere edilebilirlik, kişinin pazarlık gücüne bağlı olduğu kadar, iş gücü pazarında yüksek talep gören beceri ve niteliklere sahip olunmasına bir başka değişle istihdam edilebilirliğe de bağlıdır. Bu çalışmanın amacı, kişiye özgü sözleşmelerin kariyer başarısına etkisinde algılanan istihdam edilebilirliğin aracı rolü olup olmadığını incelemektir. Çalışmanın kapsamını pazarlık güçlerinin yüksek olduğu düşünülen sistem analisti, yazılım uzmanı vb. gibi bilgi teknolojileri alanında çalışanlar ve dijital pazarlama/satış/hizmet iş süreçlerinde görev yapan ve bağlı olduğu bir yöneticisi bulunan kişiler bilişim sektörü çalışanları oluşturmaktadır. Söz konusu alanlarda 110 kişiden elde edilen veriler anket yöntemi ile toplanmış olup, hipotezler SPSS 21 istatistik programı aracılığı ile test edilmiştir.Item Sağlık Hizmetlerinden Faydalanma Açısından Hakkaniyet(Ankara Üniversitesi, 2019-04-09) Alcan, Sezer; Özsoy, Onur; Siyasal Bilgiler FakültesiHerkesin sağlık hizmetlerine erişim sağlaması Türk Sağlık Politikasının en önemli hedeflerinden birisidir. Bu çalışma 2002 ve 2003 yıllarına ilişkin veri seti kullanılarak, Türk Sağlık Sisteminin, eşit ihtiyaca eşit tedavi uygulanması şeklinde tanımlanan yatay hakkaniyet prensibi ile uyumlu olup olmadığını incelemektedir. Analiz, ayakta alınan sağlık hizmetleri, yatarak hastane hizmetleri ile koruyucu ve diğer sağlık hizmetleri için, yatay hakkaniyetsizlik endeksi yöntemi kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Yapılan analiz sonucunda incelenen tüm sağlık hizmetleri açısından istatistiki olarak anlamlı ve pozitif bulunan Konsantrasyon Endeksi 2002 ve 2003 yıllarında Türkiye’de eşit ihtiyaca eşit tedavi verilmediğini ortaya koymuştur. Hakkaniyetsizlik koruyucu ve diğer sağlık hizmetleri için diğer sağlık hizmetlerine göre daha yüksektir. Konsantrasyon Endeksinin ayrıştırılması sonucunda hakkaniyetsizliğe neden olan en büyük etkenin ölçeklendirilmiş logaritmik harcamalar olduğu görülmüştür.Item İngiltere, Amerika Birleşik Devletleri ve Türkiye’nin Ulusal İnovasyon Sistemlerinin İncelenmesi: Türkiye İçin Öneriler(Ankara Üniversitesi, 2019-04-09) Hancıoğlu, Yasemin; Atay, Özlem; Siyasal Bilgiler FakültesiDünya üzerinde küreselleşmenin etkisi rekabetin küresel düzeye taşınmasıdır. Rekabetin giderek şiddetini artırdığı küresel dünyada ülkelerin varlığını sürdürebilmesinin temelinde inovasyon yer almaktadır. Karmaşık yapıya sahip olan inovasyon kavramı, ulusal inovasyon sistemleri ve inovasyon politikaları ile çözülmeye çalışılmaktadır. Çalışmada, inovasyon göstergelerinde öncü olarak kabul edilen ülkelerden Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere’nin ulusal inovasyon sistem ve politikaları incelenmiştir. Bu ülkelerle birlikte Türkiye’nin de ulusal inovasyon sistem ve politikaları ele alınmıştır. Bu incelemeler sonucunda, Türkiye’nin bilim ve teknoloji konusunda dünyadaki gelişmeleri detaylı bir şekilde izlemesi ve bu gelişmelerin elde edilmesinde ülkelerin kullandığı yol haritalarını kendi ülkesine uygun hale getirmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Türkiye’nin bugünkü gelişmeleri takip ederek bilim, teknoloji ve inovasyon konusunda ivme kazanma şansı varken, bu şansı görmezden gelerek bilgi ekonomisi haline gelen ülkeler ile arasındaki uçurumun açılmasına izin vermemesi gerektiği açıktır. Bu bağlamda, Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere’nin ulusal inovasyon sistem ve politikalarında öne çıkan kilit noktalar dikkate alınarak, Türkiye’nin inovasyon performansını artırabilecek tespit ve öneriler sunulmuştur.Item Adam Smith’ten Neoliberalizme Vergi Adaleti: Ödeme Gücü ve Fayda Yaklaşımlarının Kavramsal, Kuramsal ve Ülke Uygulamaları Bağlamında Bir İncelemesi(Ankara Üniversitesi, 2019-04-09) Ağdemir, Zeynep; Gürkan, Ceyhun; Siyasal Bilgiler FakültesiAdam Smith vergide eşitlik teorisinde ödeme gücü ve fayda yaklaşımlarını yan yana getirmiştir. Smith’in mali düşüncesinde bakış açısı olarak farklı bu iki adalet ilkesinin neden yan yana geldiği ve aslında düşünürün neyi amaçladığı geniş bir literatür incelemesi içinde ele alınmaktadır. Smith’in genel adalet teorisi bağlamında bu iki ilkenin anlamlı bir sentezine doğru adım attığı görülmüştür. Ancak, Smith hem bu iki ilkenin ayrı ayrı kendi yapısında hem de ikisinin sentezinde bir kuramsallaştırma denememiştir. Neoklasik ve neoliberal maliye teorisi bu sentezi faydacılığı radikalleştirerek gerçekleştirmiştir. Smith’in vergi adaleti klasik liberalizmin bütünü içinde anlaşıldığında neoliberalizmin vergi adaletinde yarattığı dönüşüm de daha açık bir şekilde çalışmada serimlenebilmiştir. Çalışmamız kavramsal ve kuramsal incelememizde ulaştığımız sonuçları farklı ülkeler bağlamında görünür kılmıştır.Item Türkiye’de Neoliberalizmin Kuruluş Süreci: 1980-1994(Ankara Üniversitesi, 2019-04-09) Karahanoğulları, Yiğit; Siyasal Bilgiler FakültesiBu çalışmada neoliberalizmin Türkiye’de kuruluş evresi, sermayenin kar oranı, meta alanının gelişimi ve toplumsal yeniden inşa süreci başlıkları etrafında yeniden formüle edilmekte; kuruluş sürecinin 1994 krizi ile tamamlandığı düşüncesiyle 1980’den başlayarak bu tarihe kadar yaşanan gelişmeler sınıf refleksleri üzerinden ele alınmaktadır.Item Uluslararası’nın Beckçi Eleştirisi(Ankara Üniversitesi, 2019-04-09) Tabak, Hüsrev; Siyasal Bilgiler FakültesiRefleksif modernleşme, ikinci modernite, kozmopolitanlaşma ve dünya risk toplumu kuramlarının öncülerinden ve Uluslararası İlişkiler alanında özellikle risk toplumu üzerine çalışmalarıyla bilinen sosyolog Ulrich Beck, Uluslararası İlişkiler yazımının tarihsel olarak ulusal durum tasavvuru üzerine inşa edildiğini, metodolojik ulusçuluğun alana içkin bir pratik olduğunu ve bunun ötesine geçmek için kozmopolitan bir metodoloji takip edilmesi gerektiğini savunmaktadır. Buradan hareketle bu çalışma metodolojik ulusçuluğun Uluslararası İlişkiler alanındaki içkin konumuna yönelik bir sorgu oluşturmakta, Ulrich Beck’in kozmopolitan sosyolojisinin ve metodolojik kozmopolitanizminin ilgili yanlışın ötesine geçmek için sunduğu araçları ve imkânları tartışmakta ve bu minvalde Beckçi kozmopolitanizmin alanda mevcut analiz birimleri ve kategorileri için öngördüğü değişim ve dönüşümleri tartışmaktadır. Çalışma, önerilen kozmopolitan dönüşümün anlamını genelde Uluslararası İlişkiler, özelde de Ulusötesi İlişkiler ve Dış Politika çalışmaları alanları için ayrı ayrı sorgularken, kozmopolitan yaklaşımın metodolojik ulusçuluğu ve onun getirdiği indirgemeci sorunları aşarak ilgili alanlara, temel araştırma kategorileri olan ulusalı, uluslararasını, ve küreseli ulusötesi nitelikli yapılar ve ilişkiler olarak yeniden tanımlama ve bu minvalde inceleme imkanı sunduğunu savunmaktadır.Item Thomas Schelling’in Kuramsal Çalışmalarının Soğuk Savaş Stratejilerine Katkıları(Ankara Üniversitesi, 2019-04-09) aydın, Sabri; Arı, Tayyar; Siyasal Bilgiler FakültesiSosyal, siyasal ve ekonomik olaylara ilişkin yaptıkları oyun kuramsal analizler vasıtasıyla, çatışma ve işbirliğine yönelik anlayışa sağladıkları katkı sebebiyle 2005 yılında Robert J. Aumann ile ekonomi dalında Nobel ödülüne layık görülen Thomas Crombie Schelling, yaşamı boyunca birçok farklı konuda çalışmalar yapmış bir ekonomisttir. 1951’de Harvard Üniversitesi’nde ekonomi doktorasını tamamladığı dönemde dünya, Soğuk Savaş’ın etkisi altında ve nükleer savaş tehdidi ile karşı karşıyaydı. Bu sebeple Schelling, nükleer silahlanma ve caydırıcılık gibi konularla ilgilenmeye başladı. Nükleer caydırıcılık ve pazarlık stratejileriyle ilgili düşüncelerini oyun kuramsal uygulamalar ile ortaya koydu. Yapmış olduğu uygulamaların oyun kuramı hakkında bilgisi olmayan insanların dahi anlayacağı şekilde olması ve matematik yüklü olmaması çalışmalarının geniş kitlelere ulaşmasını sağlamaktaydı. Aktörün kendi seçeneklerini sınırlandırarak avantajlı duruma geçebileceği, misilleme kabiliyetinin savunma kabiliyetinden daha önemli olduğu, kesin olmayan misillemenin kesin misillemeden daha inandırıcı olduğu gibi insan sezgilerine aykırı önermeleriyle hem insanların çatışma ve işbirliğine dair düşüncelerini geliştirmiş hem de Soğuk Savaş’ın istikrarlı ve öngörülebilir bir süreç olmasına katkıları olmuştur. Bu çalışmada Thomas C. Schelling’in çalışmaları ve ortaya koyduğu farklı stratejik yaklaşımlar incelenecektir. Türkçe literatürde Thomas C. Schelling ve çalışmalarına ilişkin herhangi bir eser bulunmaması sebebiyle bu çalışmanın bundan sonra Türkçe literatürde Schelling’le ilgili yapılacak çalışmalar için bir başlangıç niteliği taşıması amaçlanmaktadır.Item Avrupa’nın Mülteci Politikalarına Oryantalist Yaklaşımı: Suriye Krizi Sonrası Avrupa ve Türkiye İlişkileri(Ankara Üniversitesi, 2019-04-09) Akkaya, Aysun Yaralı; Siyasal Bilgiler FakültesiMakalede Avrupa’nın son yıllarda karşılaştığı göç ve iltica sorununa yönelik yürüttüğü koruyucu politikalar Oryantalizm üzerinden tartışılmıştır. Batı’nın Doğu’yu anlamak için çok uzun süre önce geliştirdiği Oryantalizm, Bat’ının Doğu’yu ötekileştirerek kendisini tanımlamasıdır. Suriye’deki çatışma nedeniyle yaşanan göçler karşısında Avrupa Birliği ülkeleri duyarsız ve yetersiz kalmıştır. Batı dışı bir medeniyetin üyesi olan ve batıya gitmeye çalışan Suriyeli mülteciler, modern Avrupa’nın kutsal değerleri için bir tehdittir. Türkiye ile imzalanan AB anlaşmaları ile mülteciler Avrupa sınırlarından uzaklaştırılmış ve Avrupa Birliği’nin Ortadoğu’ya açılan sınırı olan Türkiye’de bekletilmişlerdir. Avrupa Birliği, Avrupa merkezli bu yaklaşımı ile mülteci sorununu yorumlamış ve Türkiye’nin konumunu şekillendirmiştir.Item Türkiye’de Siyasal Söylemin Değişen ve Değişmeyen Değer Öncelikleri: 2002, 2007 ve 2011 Seçim Söylemleri Üzerine Bir Değer Analizi(Ankara Üniversitesi, 2019-04-09) Köse, Aynur; Siyasal Bilgiler FakültesiSiyasetin toplumsal güç ilişkilerindeki belirleyiciliği nedeniyle siyasal tercihler ve seçmen davranışını anlamaya ve açıklamaya yönelik araştırmaların sayısı hızla artmaktadır. Her alanın kendi açısından ele alarak açıklamalar getirdiği siyasal davranış konusundaki araştırmalardan biri de bireylerin beklenti ve değerlerinin siyasal tercihleri üzerindeki etkisini açıklamaya yönelik araştırmalardır. Özünde siyaset ve değer ilişkisini odaklanan bu çalışma da bunlardan biridir. Siyasal aktörlerin seçim dönemlerindeki söylemlerinin değerler açısından incelendiği bu araştırmada, seçmenin beklentilerine karşılık vermek amacıyla söylemlerde hangi değerlere atıf yapıldığı incelenmiştir. Bunu ortaya çıkarmak üzere siyasal aktörlerin 3 Kasım 2002, 22 Temmuz 2007 ve 12 Haziran 2011 seçim dönemlerinde seçmeni ikna etmek için hangi beklenti ve değerlere seslendikleri, siyasetin değişen ve değişmeyen değer öncelikleri ve bunlar sonucunda Türkiye siyasetinin değer önceliklerine göre sıralanmış hiyerarşik değer sistemi belirlenmeye çalışılmıştır. Bu kapsamda 2000 sonrası Türkiye siyasetinin önemli ve değişmeyen aktörleri olarak AKP, CHP ve MHP’li siyasal aktörlerin bahsedilen seçim dönemlerinde gazetelere yansıyan söylemleri incelenmiştir. Schwartz Değer Ölçeği’nde yer alan değerlerin analiz kategorileri olarak kullanıldığı bir nitel içerik analizi gerçekleştirilmiştir. Analiz sonucunda incelenen üç seçim döneminde üç siyasi partinin temsilcilerinin de en fazla atıf yaptıkları ilk dört değerin, sırası değişmekle birlikte, aynı olduğu saptanmıştır. Türkiye siyasetinde sıradan politik kültürün ortak iyisini temsil eden bu değerlerin başarılı olmak, kendi amaçlarını belirlemek, sorumluluk sahibi olmak ve dürüstlük olduğu tespit edilmiştir. Buradan hareketle Türkiye’de siyasal söylemin ortak bir siyasal popüler kültürden beslendiği ve kazanan ya da kaybeden parti farkı olmaksızın benzer değerlere yaslanan söylemlerle seçmenin ikna edilmeye çalışıldığı sonucuna ulaşılmıştır.