Kelam literatüründe nübüvvet karşıtlığı sorunu

No Thumbnail Available

Date

2024

Journal Title

Journal ISSN

Volume Title

Publisher

Ankara Üniversitesi

Abstract

Din insan ilişkisi, insanlık tarihî kadar kadîmdir. Bu ilişki, semavi dinlerde nübüvvet temelinde şekillenmiştir. Yahudî, Nasranî ve İslâmî düşünce geleneklerinde nübüvvet, Allah'a imandan sonra gelen bir konu olarak hem ontolojik hem de epistemik bir bağlam içerisinde değerlendirilmiştir. Kelâm literatüründe imkân, bilgi ve değer zemini açısından düşünce konusu yapılan nübüvvet, ilahî bir takdir olarak görülür. Bu yönüyle o, dinin içeriğini tanımlayan tarafıyla ulûhiyet meselesinin nirengi noktasıdır. Nübüvvet karşıtlığı, ilk aşamada Hz. Muhammed'in yaşamında pagan kültüre mensup Mekke müşrikleri ve Ehl-i Kitap tarafından bir tepki olarak gündeme taşınmıştır. Kur'an bu süreçte Hz. Muhammed'in peygamberliğini kabul edenleri mümin; ret edenleri ise kâfir olarak nitelemiştir. Hicrî II. yüzyılın ortalarından (Miladî 750) itibaren problem; Zenâdıka olarak tanımlanan Berâhime, Sümeniyye, Seneviyye gibi heretik söylem çevreleri ve Hıristiyan ilahîyatçılarla yapılan tartışmalar sonucunda bir eksen değeri kazanmıştır. Problemin şekillenmesinde, Hz. Muhammed'in (632) vefatının hemen akabinde ortaya çıkan bazı sapkın itikadî fırkalarla, bunların etkilediği Hıristiyan ve Yahudî çevrelere mensup isimler büyük rol oynamıştır. Sahabe asrını takip eden dönemde meydana gelen kargaşalarda stratejik bir isim olan Abdullah b. Sebe'in, Hz. Ali'yi peygamber olarak ilan edip, bu yönde propaganda yapması süreç içerisinde Hz. Peygamberin nübüvvetini reddeden Ğulat-ı Şiî grupların doğmasına zemin hazırlamıştır. Bu temelde Mecusî-Senevî çevrelerle yapılan dinî tartışmalarda nübüvvet karşıtı olarak ismi en çok öne çıkan fırka Berâhime olmuştur. Bu süreçte özellikle hicrî III. ve IV. asırlarda Müslüman entelektüellerle peygamberlik karşıtı bu teolojik söylem çevreleri arasında cereyan eden polemikler genel anlamda nübüvvete, özel de Hz. Muhammed'in nübüvvetine yapılan itirazların önemini gözler önüne sermektedir. Araştırmamızın muhtevası kelâm eserlerine yansıyan boyutlarıyla İslâm düşüncesinde etkisi yaklaşık iki asır sürmüş olan nübüvvet karşıtlığı sorunuyla sınırlandırılmıştır. Kelâm ilminde Allah-peygamber ilişkisini yetkin bir tarzda tanımlayan nübüvvet tecrübesi, İslâm'ın temel prensibi olup usûl-u selâse (uluhiyyet, nübüvvet ve meâd) içerisinde mütalaa edilegelmiştir. Bu açıdan mesele, kelâm literatüründe nübüvvet karşıtlığı sorunu olarak incelenmiştir. Araştırmada İslâm'ın erken dönemlerinden itibaren özellikle "el-Mecâlis" geleneğinde polemik tarzında fikirleri sıklıkla ele alınan ve nübüvvet karşıtlarınca delilleri en çok kullanılan, Berâhime, Sümeniyye, Seneviyye ve Dehriyye gibi İslâm-dışı fırkaların itirazlarını ve gerekçelerini tespit etmek ve bu kritiklere karşı Müslüman kelamcıların nasıl cevap verdiklerini kendi tarihsel ve teolojik bağlamı içerisinde mukayeseli olarak incelemek hedeflenmiştir. Nübüvvet karşıtı fırkalardan Berâhime, söylemini tesis ederken aklın delâletinden hareket ettiğini, nübüvvetin akla aykırı bir muhteva ortaya koyduğunu savunmuştur. Sümeniyye, haberin bilgi değerini yani geçerliliğini ve bağlayıcılığını reddetmektedir. Dehriyye olarak bilinen çevre ise, madde ve tabiat kanunlarına göre elçi göndermenin muhal bir iş olduğunu iddia etmektedir. Kelâm literatüründe bu itirazları gündeme getiren fırka ve isimlerin hepsi nübüvvet savunusu kapsamında ele alınarak tartışma konusu yapılacaktır. Çalışmamızda bu karşıtlığın diğer bir cephesi ise Ehl-i Kitab'ın Hz. Muhammed'in elçiliğine yönelttiği eleştirilere dayanmaktadır. The religion-human relationship is as ancient as the history of humanity. This relationship was shaped on the basis of prophethood in monotheistic religions. In Jewish, Christianity and Islamic thought traditions, prophecy has been evaluated in both an ontological and epistemic context as a subject that comes after belief in Allah. Prophecy, which is the subject of thought in terms of possibility, knowledge and value in the kalam literature, is seen as a divine decree. In this respect, it is the triangulation point of the issue of divinity, with the side that defines the content of religion. The opposition to prophethood, as a reaction to Muhammad, It was brought to the agenda by the Meccan polytheists and the People of the Book, who belonged to the pagan culture, in the life of Muhammad. In this process, the Qurʾan Those who accept Muhammad's prophethood are believers; He described those who refused as unbelievers. Hijri II. the problem from the middle of the century (750 AD); As a result of discussions with Christian theologians and circles such as Berâhime, S̱umeniyya, S̱anâviyya, which is defined as Ẕanâdıḳa, it has achieved its own axis. In shaping the problem, Some deviant sects that emerged immediately after the death of Muhammad (632), and names belonging to the Christian and Jewish circles, heretical belief groups that they were influenced by played a major role. In the turmoils that took place in the period following his century, Abdullah b. Sabaʾ is accepting ʾAlī as a prophet and making propaganda for it, Ali. It paved the way for the emergence of ghulat Shiite groups that rejected the prophet's prophethood. On this basis, in the religious discussions held with the Macūsī-Sanavī circles, the sect that stood out the most as an opponent of prophethood was Barâhima. In this process, especially Hijri III. and IV. The polemics that took place between Muslim intellectuals and these antiprophetic circles in the centuries were both about the prophethood and the Prophet. It reveals the importance of objections to Muhammad's prophethood. The content of our research is limited to the problem of anti-prophecy, which has an impact on Islamic thought for about two centuries, with its dimensions reflected in the works of kalam. The experience of prophethood, which defines the God-prophet relationship competently in the science of kalam, is the basic principle of Islam and is derived from uṣūl al-åalâåa (ulūhiyyah, prophecy and meʿâd). From this point of view, the issue has been examined as a problem of anti-prophecy in the kalam literature. In the research, it is aimed to determine the objections and justifications of non-Islamic sects such as Barâhima, S̱umaniyya, S̱anaviyya and Dahriyya, whose polemical ideas are frequently discussed especially in the tradition of "al-Mejâlis" from the early periods of Islam and whose evidence is most used by the opponents of prophecy, and to determine the objections and justifications of Muslim theologians against these criticisms. It is aimed to examine how they respond in their own context comparatively. Barâhima while establishing the discourse of the Prophet from the anti-prophetic factions, he maintained that prophethood was an irrational experience. S̱umaniyya, rejects the information value of the news of rules, the news category. According to Dahriyya, the prophecy is impossible and irrational based on the law of nature. In the Kalam literature, these anti-prophet criticisms were generally discussed within the scope of prophet defense and the topic of discussion was made. The critics of the People of the Book that objects prophecy will be studied in this work

Description

Keywords

Delâilu’n-nübüvve, Nübüvvet karşıtı Fırkalar, Berâhime, Süme-niyye, Seneviyye ve Dehriyye.

Citation