Sanayi burjuvazisinin üst örgütü: Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu

No Thumbnail Available

Date

2017

Journal Title

Journal ISSN

Volume Title

Publisher

Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü

Abstract

Türkiye’de işçi ve işverenlerin ortak çıkarlarını korumaları amacıyla kendi aralarında sendikalar ve sendika birlikleri kurmalarına izin veren kanun ilk olarak 1947 yılında çıkarılmıştır. Bu ilk sendikalar kanununu takiben işveren sınıfındaki örgütlenme girişimleri işçi sınıfına oranla yok denecek azdır. 27 Mayıs 1960 Askeri Müdahalesi sonrası Türkiye hem siyasal alanda, hem ekonomik ve sosyal alanda yeni bir dönemece girmiştir. Askeri Müdahale sonrası kabul edilen 1961 Anayasası sendika hakkını ve toplu sözleşme düzeninde grev hakkını tanımıştır. Böylece işveren çevresine göre nispeten daha örgütlü olan işçi sınıfı da, o zamana kadar belirli bir sermaye birikimine ulaşmış olan işveren sınıfı da hızla teşkilatlanma yönünde çalışmaya başlamışlardır. 15 Ekim 1961’de altı işveren sendikası bir araya gelerek İstanbul İşveren Sendikaları Birliği kurulmuştur. Ardından yaklaşık bir yıllık teşkilatlanma çabaları sonunda bu Birlik, tüzüğünü tadil etmek suretiyle 20 Aralık 1962 tarihinde Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu adıyla konfederasyon düzeyinde bir örgüt hâline gelmiştir. Böylece 1952 yılındaki ilk işçi konfederasyonundan on yıl sonra Türkiye’nin ilk ve tek işveren konfederasyonu kurulmuş olmaktadır. 1963 yılında ise 274 Sayılı Sendikalar Kanunu ile 275 Sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu çıkarılmıştır. Bu yeni kanunların uygulanmaya başladığı ilk yıllarda Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu çok yeni bir örgütlenme olup, teşkilatlanma çabaları devam etmektedir. 1965 yılında İstanbul olan merkezin Ankara’ya taşınmasıyla Konfederasyon işveren çıkarları için hükümet ve parlamento nezdinde daha çok çaba gösterebilmiş, işçi kuruluşları ve diğer işveren örgütleri ile ilişki içinde olmuştur. Özellikle 1965 yılından sonra 274 ve 275 Sayılı Kanunların değiştirilmesi konusunda çaba göstermiş, çalışma hayatının diğer kanunları ile de ilgili görüş ve tekliflerini ilgili çevrelerle paylaşmıştır. Konfederasyonun henüz tecrübe kazanmaya başladığı 1960’lı ve 1970’li yıllarda Türkiye’de işçi örgütlenmelerinin sendikal faaliyetleri artmış, girilen yeni toplu sözleşme düzeninde işçiler istediklerini alabilmek için sık sık grev hakkından faydalanma yoluna gitmişlerdir. İşverenlerin de lokavta başvurduğu bu dönemde ii ideolojik çatışmalar da şiddetlenmiş, işçi işveren ilişkileri olumsuz gelişmiştir. Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu bu süreçte başlangıçta ılımlı bir tutum içindeyken 1970’li yıllarda daha olumsuz bir tutum içine girmiştir. 1970’lerin sonuna doğru artan ekonomik kriz, siyasi istikrarsızlık ve şiddet olayları ülkeyi askeri müdahaleye götürmüş, 12 Eylül 1980 tarihindeki askeri müdahale ile Türkiye bu kez bir başka dönemece girmiştir. 1961 Anayasasına göre daha az özgürlükçü olan 1982 Anayasası sonrası hazırlanan 2821 Sayılı Sendikalar Kanunu ile 2822 Sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu çalışma hayatını düzenleyen başlıca yasalardır. Bu yasaların hazırlanışında TİSK’in etkisi belirgin şekilde fark edilmiştir. Çünkü o zamana kadarki süreçte TİSK üye sayısını artırarak teşkilatlanmasını tamamlamış, bilgi ve tecrübe kazanarak kendisine bir strateji belirlemiş işveren kesimini temsile hazır hale gelmiştir. 2821 ve 2822 Sayılı Kanunlar daha çok işveren görüşleri paralelinde çıkarılmış olduğu için Konfederasyon başlangıçta yaşanan sorunların yasaların kendisinden değil, uygulamadan kaynaklandığı düşüncesinde olmuş, değiştirilmesi taraftarı olmamıştır. 1980’lerin sonlarına kadar toplu sözleşme düzeninden kaynaklanan çok fazla grev ve lokavt olmamış, ancak daha sonra neoliberal politikaların azalttığı ücretler nedeniyle grevler yoğunlaşmış, işverenler de önceki döneme göre daha fazla lokavta başvurmuştur. 1990’ların ortasına kadar devam eden bu durum Konfederasyonu her zaman olduğundan daha fazla işçi-işveren ilişkilerinde daha uzlaşmacı bir tavır takınmaya götürmüştür. 90’larda başlayan toplumsal uzlaşma çabaları 2000’lerin başında sonuçlanabilmiş, ekonomik ve sosyal konsey kurulabilmiştir. Türkiye’de 2000’li yıllarda toplu sözleşme düzeninden kaynaklanan iş uyuşmazlıkları ile pek fazla karşılaşılmamıştır. Bu yıllarda Konfederasyon daha çok çalışma hayatına yönelik mevzuatın ILO ve AB standartlarına uygun hale getirilmesi kapsamındaki düzenlemeler konusunda çalışmalar yapmıştır. Başlangıçta değiştirilmesini istemediği çalışma hayatı mevzuatı ile ilgili değişiklik söz konusu olunca işveren çıkarlarını gözeterek yasaların yapım sürecinde yer almış ve etkili olmuştur. Nihayet 2012 yılında Sendikalar Kanunu ile Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanununu birleştiren 6356 Sayılı Kanun resmi gazetede yayınlanmıştır. AbstractIn order to protect the common interests of employers and employees in Turkey, the law which allows to establish trade unions and trade union associations among themselves was enacted firstly in 1947. Following this first trade union act, the organisation attempts of the employer class was far less than compared to the attempts of working class. Turkey took a new turn in political, economic and social domains after the Military Intervention of 27 May 1960. 1961 Constitution, which was adopted after the Military Intervention, legitimized the trade union rights and right to strike in the collective bargaining agreement. Thus, both labor class which was more organized than employers, and employer class which had accumulated a certain level of capital stock by that time, started to act in order to organize rapidly. In 15 October 1961 the six employer unions got together and found the Union of Istanbul Employer Associations. Then, as a result of about a year-long effort of organization, by way of derogation of their regulation The Union became an institution as a confederation in 20 December 1962 under the name of TISK (Turkish Confederation of Employer Association). Thus, ten years after the establishment of first labor confederation in 1952, the first and only employer confederation in Turkey was established finally. Trade Union Act No. 274 and Collective Agreement, Strike and Lockout Act No. 275 was enacted in 1963. In the early years of implementation of the new law, Turkish Confederation of Employer Associations was a such a new organization and the efforts for building the organization were still continuing. By moving the center from Istanbul to Ankara in 1965, Confederation was able to work more for the interests of the employers in the eyes of the government and Parliament, and was in contact with labor organizations and other employer organizations. Especially after 1965, Turkish Confederation of Employer Associations have made an effort for changing the Act No. 274 and 275 and shared their proposals and opinions on other laws with stakeholders. v In 1960’s and 1970’s, the Confederation had just started to gain experience meanwhile labor organizations increased trade union activities, and in the new collective bargaining regulation, labors used the right of strike frequently in order to comply their demands. In this period, employers applied lockout and ideological conflicts were aggravated; as a result of this circumstances, employer-labor relations were affected negatively. Whereas at the beginning of this process Turkish Confederation of Employer Association was more moderate, in 1970’s Association took a more negative attitude. With the increase in economic crisis at the end of the 1970’s, political instability and violence caused Military Intervention, and Turkey took an another new turn with 12 September 1980 Coup D’etat. Trade Union Act No. 2821 and Collective Agreement, Strike and Lockout Act No. 2822 which were prepared after the 1982 Constitution, that is also less libertarian than 1961 Constitution, are the main laws that regulate the working life. The effect of the TISK has been seen clearly in the preparation of these laws. Because, until that time, TISK completed its organization process by increasing the number of members, adopting a strategy by gaining knowledge and experience, and as a result, TISK got ready for the representation of employers. Since Act No. 2821 and 2822 was enacted more parallel to employers’ view, Confederation thought that problems had originated from implementation, not from the laws so the confederation didn’t support change in those acts. Until the end of the 1980’s there was not too much strike and lockout arising from collective agreement order; but then strikes increased because of low wages which was decreased by neoliberal politics, and also employers locked out more in comparison with previous period. Situation which continued until 1990’s made Confederation to strike more accommodationist attitude more than ever in labor relations. Efforts of social reconciliation that began in 90’s finally made out a result in the early 2000’s and economic and social council was managed to establish. In 2000’s there has not been seen much labor disputes arising from collective agreement order in Turkey. During these years, Confederation has performed studies more about regulations of working life legislation to make legislation suitable for vi ILO and EU standards. When it comes to the changes about working life legislation which it didn’t wanted any changes at first, the Confederation played a part and was effective in legislation process by considering employers’ interests. Finally, in 2012, Act No. 6356 which united Trade Union Act and Collective Agreement, Strike and Lockout Act was published in Official Journal.

Description

Keywords

SOSYAL BİLİMLER (GENEL), SİYASET BİLİMİ

Citation