11-15 yaş aralığındaki çocuklarda dental erozyon prevalansının ve etiyolojik faktörlerin belirlenmesi

dc.contributor.advisorÖzer, Levent
dc.contributor.authorÖcal, Duygu
dc.contributor.departmentOthertr_TR
dc.date.accessioned2022-08-03T11:40:24Z
dc.date.available2022-08-03T11:40:24Z
dc.date.issued2014
dc.description.ozetSon yıllarda bireylerin yaşam tarzlarında ortaya çıkan değişikliklerle birlikte, dental erozyonun prevalansının arttığı belirtilmektedir. Türkiye'de erozyonun prevelansı ve erozyona yol açan etiyolojik faktörlerle ilgili az sayıda araştırma bulunmaktadır. Ayrıca dünya genelinde yürütülen erozyon çalışmaları, ülkemiz koşullarını tam olarak yansıtmamaktadır. Bu nedenlerle, epidemiyolojik çalışmamızda, 11-15 yaş aralığındaki çocukların daimi dişlerinde dental erozyon prevelansının belirlenmesi, erozyona yol açan olası faktörlerin araştırılması, erozyon ve etiyolojik faktörler arasındaki ilişkinin açıklanması ve bu sayede koruyucu-önleyici uygulamalara katkıda bulunulması amaçlanmıştır. Çalışmamız Ankara İlinde, nüfus yoğunluğu en fazla olan yedi ilçeden sistematik örnekleme yöntemi ile seçilen 576 öğrenci ile yürütülmüştür. Öğrencilerin çürük değerleri Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) kriterlerine göre DMF-S indeksiyle, dental erozyon varlığı ise O'Sullivan'ın erozyon indeksi kullanılarak değerlendirilmiştir. Erozyonun etiyolojik faktörlerinin belirlenebilmesi için öğrencilerden sistemik hastalıklar, kullanılan ilaçlar, içecek tüketimi, meyve tüketimi, spor alışkanlıkları ve oral hijyen alışkanlıklarını içeren dental erozyon anamnez formunu doldurmaları istenmiştir. Çalışmamız sonuçlarına göre dental erozyon prevalansının %25,9 olduğu ve erozyonun en sık olarak üst çene kesici dişlerde görüldüğü tespit edilmiştir. En sık görülen erozyon skorunun A1(-) olduğu, erozyondan en çok etkilenen diş yüzeyinin labial/bukkal yüzeyler, en sık etkilenen diş dokusunun mine olduğu belirlenmiştir. Erozyon ile yaş ve cinsiyet ilişkisi incelendiğinde, erozyon görülen ve görülmeyen öğrenciler arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmamıştır (p>0,05). Sistemik hastalık varlığı, vücut kitle indeksinin yüzdesi, erken doğum ve düşük doğum ağırlığı ile erozyon arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki olmadığı tespit edilmiştir (p>0,05). Yapılan ağız içi muayene sonuçlarına göre DMF-S değerinin 576 çocuk için ortalama 4 olduğu, DMF-S değerleri açısından erozyon görülen ve görülmeyen öğrenciler arasında istatistiksel olarak anlamlı fark olmadığı belirlenmiştir (p>0,05). İlçeler sosyoekonomik düzeylerine göre sınıflanmış, erozyon ile sosyoekonomik düzey (SED) arasında istatistiksel olarak ilişki olmadığı bulunmuştur (p>0,05). İçecek tüketimi ile erozyon ilişkisi değerlendirildiğinde; erozyon tespit edilenlerde kolalı içecek, gazoz, ayran, sütlü kakaolu içecek, spor içeceği ve enerji içeceği tüketimlerinin istatistiksel olarak anlamlı oranda yüksek olduğu bulunmuştur (p<0,05). Asitli içeceklerin tüketildikleri öğün ile erozyon ilişkisi incelendiğinde, sabah ve öğlen asitli içecek tüketimi ile erozyon arasında ilişki bulunmazken(p>0,05), akşam asitli içecek tüketenlerde erozyon görülme sıklığının istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek olduğu belirlenmiştir (p<0,05). İçeceklerin tüketim şekilleri ve erozyon ilişkisi incelendiğinde, pipet kullanımı, bardakla hızlı ya da yavaş içme, yutmadan önce ağızda bekletme ya da çalkalama gibi tüketim alışkanlıklarının erozyon ile istatistiksel olarak anlamlı ilişkisi olmadığı tespit edilmiştir (p>0,05). Meyvelerin tüketim sıklıkları ve tüketim şekillerinin dental erozyon oluşumu üzerine etkisinin istatistiksel olarak anlamlı olmadığı (p>0,05) tespit edilirken, meyveli yoğurdun tüketim sıklığı ile erozyon görülme sıklığı arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki olduğu tespit edilmiştir (p<0,05). Profesyonel olarak tüm yıl yüzenlerde ve en az bir yıldır düzenli spor yapanlarda erozyonun istatistiksel olarak anlamlı düzeyde daha yüksek olduğu bulunmuştur (p<0,05). Daha önce diş hekimine gitme, diş hekimi kontrolü, diş fırçalama tekniği, diş fırçası tipi, diş fırçası değiştirme sıklığı, diş ipi kullanımı, gargara kullanımı ile erozyon arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki olmadığı tespit edilmiştir (p>0,05). Diş fırçalama zamanı ile erozyon arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki olmadığı (p>0,05), fakat yemeklerden sonra ve kahvaltıdan önce-yatmadan önce dişlerini fırçalayanlarda erozyon görülme oranının daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Çalışmamızın sonuçlarına göre dental erozyon ile ilişkili olarak tespit edilen asidik içecek ve yiyeceklerin eroziv potansiyelleri konusunda bireyler bilgilendirilmeli, bu ürünlerin tüketiminin azaltılması için önerilerde bulunulmalıdır. Düzenli olarak yüzme ve spor alışkanlıkları ile erozyon arasında ilişki tespit edildiğinden, bu alışkanlığa sahip bireyler erozyon hakkında bilinçlendirilmeli, koruyucu-önleyici tedaviler ve remineralizasyon uygulamaları yapılmalıdır. Çalışmamızın da dahil olduğu epidemiyolojik araştırmalar, erozyon ile olası risk faktörleri arasındaki ilişkiyi ortaya çıkarmak açısından değerli bilgiler vermektedir. Fakat erozyonun çok faktörlü bir hastalık olduğu, bireysel etkenlerin de erozyon gelişiminde önemli rolü olduğu bilindiğinden, bu nedenle, etiyolojik faktörlerin tam olarak belirlenebilmesi için çok sayıda bireyin dahil edildiği, toplumun tüm kesimlerini yansıtan uzun dönem takipli çalışmalara ihtiyaç olduğu düşüncesindeyiz.tr_TR
dc.identifier.urihttp://hdl.handle.net/20.500.12575/82821
dc.language.isotrtr_TR
dc.publisherSağlık Bilimleri Enstitüsütr_TR
dc.subjectAlkolsüz içeceklertr_TR
dc.subjectDiş aşınmasıtr_TR
dc.subjectDental mine erirliğitr_TR
dc.title11-15 yaş aralığındaki çocuklarda dental erozyon prevalansının ve etiyolojik faktörlerin belirlenmesitr_TR
dc.typedoctoralThesistr_TR

Files

Original bundle
Now showing 1 - 1 of 1
No Thumbnail Available
Name:
351449.pdf
Size:
3.26 MB
Format:
Adobe Portable Document Format
Description:
License bundle
Now showing 1 - 1 of 1
No Thumbnail Available
Name:
license.txt
Size:
1.62 KB
Format:
Item-specific license agreed upon to submission
Description: