AVRUPA BİRLİĞİ VE TÜRKİYE’DE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ POLİTİKALARININ YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARI AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ
No Thumbnail Available
Files
Date
Authors
Journal Title
Journal ISSN
Volume Title
Publisher
ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ SOSYAL ÇEVRE BİLİMLERİ ANABİLİM DALI
Abstract
Küresel ısınma ve iklim değişikliği kavramı, 1980'lerden bu yana dünyanın en önemli sorunlarından biri haline gelmiştir. Bu kapsamda yapılan araştırmalar, atmosferik CO2 konsantrasyonun, 1750 yılından bu yana %35 oranında artmış olduğunu ve artmaya devam edeceğini göstermektedir. Son 20 yılda insan kaynaklı CO2 emisyonlarının yaklaşık %80'i fosil yakıtlar ve çimento üretimi nedeniyle, kalan bölümü ise ağaçsızlanma sonucu oluşmuştur. Avrupa Birliği'nde iklim değişikliğinin önlenmesine ilişkin politika ve önlemler, hazırlanan Çevre Eylem Programlarında verilmektedir. Avrupa Komisyonu'nun, ilk CO2 salımlarının sınırlandırma ve enerji verimliliği stratejisini yayınladığı 1991 yılından bu yana, Avrupa Birliği, iklim değişikliğini önlemeye ve Topluluğun sera gazı salımlarını azaltmaya yönelik çok sayıda girişimde bulunmuş, Avrupa İklim Değişikliği Programı (ECCP) hazırlamıştır. 24 Mayıs 2004 tarihinde Türkiye\\\'nin İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi\\\'ne taraf olma süreci tamamlanmıştır. Ayrıca, Avrupa Birliği'nin kabul ettiği Kyoto Protokolü de 16 Şubat 2005 tarihinde resmen yürürlüğe girmiş ve AB'ye üye bütün ülkeler ile Türkiye dışındaki aday ülkelerin tamamı bu Protokolü imzalamıştır. Bu kapsamda AB Komisyonu Kasım 2003'de, 'AB Sera Gazı Salım Ticareti' konulu bir direktif yayınlamıştır. Salım ticaretinin ilk aşaması 2005 yılında başlayacaktır. 2001 verilerine göre AB sera gazı emisyonlarının %28'i enerji, %21'i ulaştırma, %20'si endüstri, %10'u tarım ve %17'si diğer kaynaklardan oluşmaktadır. Türkiye'nin İklim Değişikliği ile ilgili politika ve mevzuatına bakıldığında, politika belgelerinin henüz yetersiz kaldığı ve tamamlanmadığı görülmektedir. Türkiye'nin Kyoto Protokolünü imzalamamış olması önümüzdeki dönemde ve AB uyum sürecinde problemli alanlardan biri olacaktır. Bu nedenle Türkiye, Protokolün 1. uygulama dönemi sonu olan 2012 sonrası için programını oluşturarak, protokole taraf olma yönünde hazırlıklarını yürütmelidir. Bu çerçevede 'Ulusal İklim Değişikliği Eylem Planı' hazırlanarak, enerji, sanayi, ulaştırma, tarım ve çevre politikaları arasında entegrasyon sağlanmalıdır.