Cilt:61 Sayı:02 (2021)
Permanent URI for this collection
Browse
Browsing Cilt:61 Sayı:02 (2021) by Author "Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi"
Now showing 1 - 10 of 10
Results Per Page
Sort Options
Item ANKARA ÜNİVERSİTESİ DİL VE TARİH-COĞRAFYA FAKÜLTESİ DERGİSİ'NİN BİBLİYOMETRİK ANALİZİ: 1942-2020(Ankara Üniversitesi, 2021) Özel, Nevzat; Bilgi ve Belge Yönetimi; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiBu araştırmada, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi’nin bibliyometrik açıdan analiz edilmesi amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda öncelikle Dergi’nin misyon ve vizyonu tarihsel süreçte ele alınmıştır. Bu değerlendirmeden sonra Dergi’de yayımlanan makalelerin yıllara ve dillere göre dağılımı ile yayımlanan makalelerin konu dağılımı, yazar profili, yazar sayıları ve en sık atıf alan yazar ve yayınlar incelenmiştir. Çalışma kapsamında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi’nde 1942-2020 yılları arasında yayımlanmış toplam 1668 makale değerlendirilmiştir. Elde edilen veriler ayrıntılı bir biçimde analiz edilerek araştırma bulguları oluşturulmuş ve sunulmuştur.Item ANKYRA ÇEVRESİ’DE ROMA DÖNEMİ İZLERİ(Ankara Üniversitesi, 2021) Güray, Çüğdem Gençler; Arkeoloji; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiRoma İmparatorluğu’nun Galatia Eyaleti’nin başkenti olan Ankyra, MÖ 25 yılından itibaren bölgenin önemli kentlerinden biri olmuştur. Ankyra kenti üzerine bugüne kadar yapılmış çok sayıda çalışma bulunmaktadır ve bu sayede kentin yapısal, sosyal ve siyasal oluşumu hakkında fikir sahibi olabilmek mümkündür. Ankyra çevresi ile ilgili bilgilerimizin büyük bir çoğunluğu ise Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nin yaptığı kurtarma kazıları ve gerçekleştirilen yüzey araştırmalarından gelmektedir. M.Ö. 25 yılında İmparator Augustus ile Roma Egemenliği’ne geçen ve Roma’nın Galatia eyaleti olan bölgedeki, en önemli değişim, Galat yöneticilerinin konumlandığı kale yerleşimlerinin (phrourion) yerine, Roma kültürünü yansıtan planlı kent dokularının ve kentlerle bağlantılı yol ağ sistemlerinin oluşmasıdır. Eyalet, Augustus tarafından, aslında daha öncesinde de benzer bir bölünmenin olduğu, üç polis halinde organize edilmiştir: Pessinus Tolistobog Galatların, Ankyra Tektosag Galatların ve Tavium ise Trokmi Galatlarının merkezleriydi. Ankyra, Galatia Eyaleti’nin başkenti olmuş ve kentte, Roma İmparatorluğu’nun propaganda yapıları olarak tanımlayabileceğimiz çok sayıda anıtsal yapı inşa edilmeye başlamıştır. Başkentte bu şekilde bir Romalılaşma süreci gerçekleştirilirken, kırsalda ise “Colonia Germa” ve “Kinna” gibi yeni koloni kentler kurularak buralarda Romalı veteranlara yer veriliyor böylece, bölgenin Romalılaşması sağlanıyordu. Bu koloni kentlerin dışında, Ankyra çevresinde bulunan köy/kasaba ve kale niteliğindeki küçük yerleşimlerde de bir yaşam sürekliliğinin olduğu arkeolojik verilerden anlaşılmaktadır. Bu çalışma, Ankyra çevresinde, bugüne kadar yapılmış çalışmaların ve tarafımca başlatılan yüzey araştırmasının genel bir değerlendirmesini içermektedir. Bütün veriler, ekte verilen haritaya yerleştirilerek Roma Dönemi Ankyra çevresinin genel bir taslağı çıkarılmıştır. Bu yerlerin yayılım alanı, yapısal özellikleri gibi veriler ancak ileride yapılacak detaylı kazı ve yüzey araştırmaları ile anlaşılabilecektir.Item BİRİNCİ ULUSAL MİMARLIK AKIMININ TAŞRADA İZLERİ: CUMHURİYETİN DEMİRYOLU ANITLARINDAN “KAYSERİ İSTASYONU 31 PLAN NUMARALI LOJMAN”(Ankara Üniversitesi, 2021) Sunay, Serkan; Sanat Tarihi; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiOsmanlı’nın son döneminde Avrupa mimarisinden yansıyan üsluplara bir karşı duruş olarak gelişen söylemler ve milli bir üslup yaratma çabaları neticesinde gelişen Birinci Ulusal Mimarlık Akımı, 1908’den 1930’lu yıllara kadar etkisini hissettirmiştir. Bu anlamda yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin idealleri ile de örtüşen bu akım, sadece cumhuriyetin metropollerini donatan bir üslup olarak nitelendirilemez. Ayrıca taşradaki birçok kamu yapısının mimari karakterine de yön vermiştir. Bu taşradaki kamu binalarından bir grubu da demiryolu binalarıdır. Genç cumhuriyetin demiryolu altyapısını süratle tesis etmek istemesi bir tesadüf değildir. Memleketin savunması ve ekonomik kalkınması için bu gereksinim, olmazsa olmaz bir politika olarak görülmüş; gerekli adımlar atılmıştır. Bu kapsamda istasyon binaları, lojmanlar, su depoları, gibi demiryolunun ihtiyaçlarına yönelik pek çok eser yapılmışsa da bunlar arasında görece istasyon binaları araştırma ve inceleme konusu olmuş, diğer eserlere büyük ölçüde değinilmemiştir. Lojman binalarının mekânsal tasarım yönü, mimari özellikleri ve tipolojik sınıflandırmasının anlaşılabilmesi adına belirli bir tip tercih edilerek inşa edilen bu eserlerin daha iyi analiz edilmesi gerekmektedir. İstasyon binaları haricindeki diğer binalar, demiryolu taşımacılığının sürdürülebilir olmasını sağlamakla kalmaz; aynı zamanda fiziki yapıları ile istasyonun siluetini tamamlayıcı bir rol de üstlenirler. Bu çalışmada, Kayseri tren istasyonu sahasında mevcut, asli halinde iki katlı ve iki kullanıcı için tasarlanmış 31 plan numaralı lojman binası rölöveleriyle birlikte mimari ve sanatsal yönü vurgulanarak tanıtılacak, söz konusu binanın mimari öyküsü ile Birinci Ulusal Mimarlık Akımı kapsamındaki yeri ortaya çıkarılacaktır.Item DR. B. R. AMBEDKAR’IN HAYATI VE HİNDİSTAN SİYASİ TARİHİNDEKİ ÖNEMİ(Ankara Üniversitesi, 2021) Kökdemir, Esra; Other; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiHindistan’ın 1947 yılında bağımsızlığını kazanmasının ardından, bağımsızlık sürecine çalışmalarıyla doğrudan etki eden ve 1950 yılında kabul edilen Hindistan anayasasına önemli katkıları olan Ambedkar, dokunulmazlar (untouchables) olarak bilinen toplulukların (dalit) liderliğini yaparak haklarını savunmuş, bununla birlikte kadın haklarını da savunarak sosyo-ekonomik ve sosyo-dini yönden ezilen kadınların sorunlarıyla ilgilenmiştir. Hindistan’daki mevcut kast sistemi baz alındığında, alt kasta ait bir birey olarak doğması, Ambedkar’ın özellikle gençlik yıllarında yaşadığı sorunlara kaynaklık etmiş, ancak aynı durum ileride çok önemli bir sosyal reformcu ve politikacı olmasına da vesile olmuştur. Çalışmada, Hint toplumundaki sosyal tabakalaşma örneğini bizzat yaşamış tarihsel kişilik olan Ambedkar’ın hayatı incelenmiş olup, yaşadığı süre boyunca Hindistan tarihine ve siyasetine yaptığı katkılar aktarılmıştır. Diğer yandan ölmeden önceki son yılında Buddhist olan Ambedkar’ın, din değiştirmesiyle birlikte dalit toplumunun dini inanışlarında meydana getirdiği dönüşümler çözümlenmeye çalışılmıştır.Item ENVAİÇEŞİT ÜRÜNLER: İBRET VE HADİKA GAZETELERİNDE REKLAMLAR VE BU GAZETELERİN OKUYUCU KİTLESİ(Ankara Üniversitesi, 2021) Kızılca, Gül Karagöz; Tarih; Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi1839 yılında Babıali, merkezi yönetimi güçlendirmek amacıyla devleti yeniden yapılandıran 1839-1876 yıllarını kapsayan Tanzimat reform programını uygulamaya sokmuştur. Bu süreçte, Babıali daha merkezileşen ve halkın üzerinde kontrolünü arttıran yönde yönetme biçimini değiştirmiştir. Ancak merkezileşme girişimleri, Yeniçeri Ocağı’nın 1826’da kaldırılması örneğinde görülebileceği üzere Tanzimat’tan önce başlamıştır. Merkezileşme çabalarının ürünlerinden biri de gazete basımıdır. Toplumun ve devletin yeniden yapılandırıldığı bu dönemde devlet, 1831yılında ilk Osmanlıca gazeteyi basmıştır. 1840 yılından başlayarak ise, Osmanlı toplumu için yeni bir gelişme sayılan gazetelerde reklam basımı başlamıştır. Basım faaliyetlerinin başladığı bu dönemde başka gelişmeler de yaşanmaktadır. Osmanlı İmparatorluğu ve kapitalist Avrupa ekonomileri arasındaki ticari ve iktisadi ilişkiler artmıştır. Ulaşım ve iletişim altyapısındaki gelişmeler ve Avrupa ile artan ilişkiler, Osmanlı İmparatorluğu’nu Avrupa’da imal edilmiş ve yeni bir tüketici tipine ihtiyacı olan ürünlerin ithal edildiği bir pazar haline getirmiştir. Bu süreçte, Osmanlı halkı gazete ilan ve reklamları aracılığıyla düzenli ve gittikçe artan biçimde, hepsi Avrupa menşeili olmasa da ağırlıklı olarak Avrupa’dan ithal edilmiş albenili ürünler ile tanışmıştır. İbret ve Hadika, zamanının iki önemli gazetesidir. 1872-73 yılları arasında basılan bu gazeteler, yüksek tirajlara ulaşmış ve halkın sesi haline gelmişlerdir. Ancak, bu iki gazetenin reklamlarına odaklanan ve bunlarda yayınlanan ilan ve reklamlarda Osmanlı’nın değişen gündelik hayat tarzının izini süren çalışma bulunmamaktadır. Ama belki daha önemlisi, Osmanlı basın tarihçisinin günümüze kadar saklanamaması nedeniyle, gazete okuyucuların abonelik kayıtlarına ulaşma şansından yoksun oluşudur. Bu nedenle, bu çalışmada 1872-73 yılları arasında basılan İbret ve Hadika’nın ilan ve reklamlarını inceleyerek, bunların gazetelerin okuyucu kitlesinin tespitinde kullanılıp kullanılamayacağını anlamaya çalıştım. Ayrıca, İbret ve Hadika’nın ilan ve reklamlarını çalışmanın merkezine alarak bu reklamların Osmanlı halkının Tanzimat ile birlikte hayatının her alanda deneyimlediği sosyal ve ekonomik değişimleri hangi biçimlerde yansıttığını gösterdim.Item ITALIANS AND OTHERS IN THE SHADOW OF ABDULHAMID KHAN(Ankara Üniversitesi, 2021) Özkan, Nevin; İtalyan Dili ve Edebiyatı; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiShortly after Abdulhamid II had become padishah, a book that would prove to be highly influential would be published by the Milanese Treves publishing house: "Costantinopoli" by Edmondo De Amicis. This travel account that shows the influence of earlier French writing (Lamartine, Flaubert, Nerval and others) may be considered the Italian key text on the formative years of Abdulhamid during the reign of Abdulaziz. Not only Italian travelers would be strongly influenced by his impressions and descriptions, but also many European tourists would look at the Ottoman court and capital through his eyes. It can be supposed that the sovereign himself showed a great interest in foreign travel accounts. He certainly did as far as the Italian presence in his state is concerned. He well knew that the Italian presence in Constantinople (Pera, Galata) preceded the city’s Ottoman conquest, this making it the oldest ethnic group – if it is allowed to speak of Venetians, Genoese and many others as a nation, while in reality they had quite recently joined in a process of nation building – after the original Greek population. Not only that: the Italian states had been business partners from the Late Middle Ages (as well as military antagonists). The sympathetic Italian outlook on Constantinople will have contributed in a notable way to the Sultan’s benevolence vis-à-vis Italian culture. Orientalist tendencies in Italian art such as represented by some of Verdi’s operas or Donizetti Pasha’s musical creations, excellent painters such as Zonaro, architects as D’Aronco, tailors as Parma were much welcomed and supported by the Sultan whose keen interest in European culture and technical know-how would be unjustly overshadowed by his political conservatism and his struggle for autonomy as a world leader. Thanks to his efforts contemporary Ottoman culture will find its place among the nations. In this article we will examine some prominent Italian artists and their creations for the Ottoman court.Item KLASİK YA DA MODERN? DÜRRENMATT'IN DEDEKTİFİ KOMİSER BÄRLACH(Ankara Üniversitesi, 2021) Akşit, Betül Yalçınkaya; Dilbilimi; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiSuç ve suçlu anlatılarının edebiyattaki temsilcisi olan polisiye türü ortaya çıkışından günümüze kadar çeşitli gelişim ve değişim evrelerinden geçmiştir. Bu süreç içerisinde hem biçim ve kurgu hem de kişiler kadrosunda çeşitli gelişim ve değişimler gerçekleşmiştir. Belirli bir şablona dayalı olan klasik polisiye anlatıların şablonunun kırılmasıyla birlikte polisiyenin en önemli figürü olan dedektif de artık klasik dedektif özelliklerinin dışına çıkmaya başlamıştır. Friedrich Dürrenmatt’ın “Yargıç ve Celladı” ile “Şüphe” adlı polisiye romanlarının dedektifi olan komiser Bärlach klasik dedektiflerle bazı ortak özelliklere sahip olsa da klasik dedektifler arasında sayılıp sayılamayacağı tartışmalı bir konu olmuştur. Bu çalışmada söz konusu tartışmaya yön verebilmek adına klasik dedektiflerin özellikleri genel hatlarıyla ortaya koyularak komiser Bärlach’ın yetenekleri, kişilik özellikleri ve alışkanlıkları kıyaslanmaya çalışılmıştır. Dürrenmatt’ın dedektif figürü komiser Bärlach’ın hangi yönleriyle klasik dedektifler arasında sayılabileceği ve hangi yönleriyle klasik dedektiflerden ayrıldığı “Yargıç ve Celladı” ile “Şüphe” adlı eserlerinden yapılan örneklerle de desteklenerek gösterilmiştir. Sonuç olarak Dürrenmatt’ın her iki eserde de görülen komiser Bärlach figürünün “Yargıç ve Celladı” romanının ilk bölümlerinde genel anlamda klasik polisiye roman dedektifleriyle kesişim noktalarına sahip olduğu izlenimini vermiştir. Ancak komiser Bärlach “Şüphe” romanı boyunca artarak devam eden bir tersine gelişim süreciyle klasik dedektifin o mükemmel özelliklerinden uzaklaşmıştır. Böylece Friedrich Dürrenmatt, komiser Bärlach’ı klasik dedektif figürüne ait şablon özelliklerin ötesine taşıyarak klasik polisiye roman dedektifinin zıt kutbunda yer alacak bir “anti-dedektif” figürü yaratmıştır.Item MARİ KRALİYET BELGELERİNDE SU TAŞKINLARI İLE BARAJ/BENT YAPIMI VE TAMİRATINA İLİŞKİN KAYITLAR(Ankara Üniversitesi, 2021) Albayrak, İrfan; Eskiçağ Tarihi; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiMari Krallığı, M.Ö. II. Binde Mezopotamya’nın hem siyasi yapılanmasında hem de Orta Fırat bölgesindeki kara ve nehir yolu ticaretinde kilit rol üstlenmiş bir merkezdir. Eskiçağ araştırmalarında Mari Krallığını önemli kılan bir diğer faktör de, Mari sarayında ele geçen 20.000 civarında krallığın çeşitli konulardaki idari belgeleridir. Burada açığa çıkarılan metinlerin çoğu, Mari kralı Zimri-Lim ile onun yüksek dereceli memurları arasında farklı konularda yazılmış mektuplardan oluşmaktadır. Mari kraliyet arşivi belgeleri, Eski Yakındoğu arşivleri arasında ayrı bir öneme sahiptir. Çünkü bu mektuplar, Yakındoğu krallıklarının siyasi ve askerî işleri yanında bölgedeki halkların sosyo-kültürel durumları ve aralarındaki etkileşimler hakkında değerli bilgiler vermektedir. Ayrıca belgeler arasında içeriği bakımından edebî, dinî, mitolojik ve aile içi yazışmalara ilişkin önemli kayıtlar da bulunmaktadır. Mari kraliyet mektupları arasında, Mari ve yakın bölgelerdeki yerleşimlerde meydana gelen sel felaketleri ve taşkınlara karşı idarenin aldığı tedbirler çerçevesinde yürütülen imar faaliyetleri ile su kaynaklarının kullanımı ve yönetimi konusundaki uygulamaları içeren 25 kadar mektup tespit edilmiştir. Makalenin konusu, bu 25 mektup ve içeriği çerçevesinde şekillenmiştir.Item THE POTTER OF A STORY: MAZHAR UL ISLAM (BASIC STYLISTIC FEATURES IN THE STORIES OF MAZHAR UL ISLAM)(Ankara Üniversitesi, 2021) Şahbaz, Davut; Dilbilimi; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiMazhar ul Islam is one of the leading authors of contemporary Urdu literature. Due to the romantic, realist, surrealist, and symbolist concepts used in his works, the author's style, which allows contrasting or incompatible interpretations to be harmonized, is described as his most important feature. The events and characters in the stories of Mazhar ul Islam are generally a literary reflection of Pakistani society. At the same time, the author does not hesitate to bring the traces of his inner world to the reader. While reflecting local feelings and events in his works, Mazhar ul Islam mostly uses trend literary structures in world literature as a tool and indirectly contributes to the universalization process of Urdu literature. The main literary feature of the author is that he has a style of writing that transforms reality into mystery and then brings the real meaning of the mysterious with reality, allowing the cognitive process to begin without time and space. The works of the author are in the form of documents of his life, and therefore the emotional experiences that penetrated his soul, the stages he passed and the worldly issues he observed form the basis of his literary technique. The unconditional harmony arising from freedom, opposition and contrasts in the author's narrative is nourished by these contrasting life experiences. In this study, basic information about Mazhar ul Islam's life and career have been tried to be presented and the author's stories have been tried to be analyzed in a thematic context.Item ZİYA GÖKALP'İN BİLİM ANLAYIŞI(Ankara Üniversitesi, 2021) Başaran, Vural; Felsefe; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiDoğanın yapısını araştırma ve bilgi edinmenin yolları bilim felsefesinin önemli problemleridir. Bu problemlerin bir kısmını ontolojik, epistemolojik ve metodolojik monizm ve plüralizm konuları oluşturur. Monistler varlık ve bilgi alanlarını teke indirme amacı güderken plüralistler bunun tam tersi olarak çokcu bir varlık ve buna mukabil epistemik alan ortaya koymaya çabalarlar. Biz de çalışmamızda öncelikle monist ve plüralist bilim anlayışlarının genel özelliklerini kısaca ortaya koymaya çalıştık. Bunun için evvela XX. yüzyılda tartışmanın seyrini belirleyen filozofların görüşlerini ve bu görüşlerin birbirleri ile olan irtibatı ele aldık. Problemin tarihsel boyutlarını ele aldıktan sonra güncel durumu özetledik. Daha sonra Türk düşünce hayatının önemli isimlerinden birisi olan Ziya Gökalp’in bilim anlayışını 1918 yılında Yeni Mecmua adlı dergide yayınladığı “Muhtelif İlim Telakkileri” adındaki makalesini göz önünde bulundurarak inceledik. Ziya Gökalp altı sayfalık bu kısa metninde plüralist bilim anlayışını savunmaktadır. Burada hem metodolojik hem de ontolojik olarak plüralist bir yaklaşımı kabul ettiği görülmektedir. Sosyoloji metodunu Émile Durkheim’dan ödünç alan Ziya Gökalp, genel bilim algısı bakımından hem pozitivizmden hem de monist materyalizmden hayli uzaklaşan bir felsefe ortaya koymaktadır. Bu bilimsel kavrayışın oluşmasında Fransız filozofu Émile Boutroux’nun çalışmalarının etkili olduğu anlaşılmaktadır. Çalışmamızdaki bu bulgu neticesinde Türk düşüncesini biçimlendiren felsefe öğretisinin tek başına pozitivizm olduğu yönündeki sava ihtiyatla yaklaşılması gerektiği açığa çıkmıştır.