TEZLER
Permanent URI for this community
Bu koleksiyonda Ankara Üniversitesi bünyesinde yapılan, yazarların tam metin erişimine onay verdiği yüksek lisans ve doktora tezleri yer almaktadır.
Browse
Browsing TEZLER by Title
Now showing 1 - 20 of 25086
Results Per Page
Sort Options
Item 0-5 yaş arası çocukların uyku özelliği ve bunu etkileyen faktörler(Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2016) Gündüz, Suzan; Ulukol, Betül; Çocuk Sağlığı ve HastalıklarıÇocukların uyku-uyanma özellikleri ilk bir yılda hızlı bir şekilde gelişmekte ve çocukluk dönemi boyunca olgunlaşmaya devam etmektedir. Uyku, yaşam şeklinden ve kültürel belirteçlerden etkilenmektedir. Ülkemizde beş yaşından küçük çocukların uyku özelliklerini ortaya koyan geniş çaplı çalışmalara rastlanmamıştır. Bu çalışmada beş yaşından küçük sağlıklı 700 çocuğun ebeveynine anket uygulanmıştır. Bu çocukların uyku özellikleri ve bunu etkileyen parametreler araştırılmıştır. Elde edilen sonuçlar diğer ülke ve kültürlerle karşılaştırılmıştır. Bu veriler ışığında, bu çalışmadaki çocukların beyaz ırk ülkelerine göre toplam uyku ve gece uykularının daha kısa olduğu, daha geç uyudukları, daha geç uyandıkları, uykuya daha zor ve uzun sürede daldıkları, gece daha sık uyandıkları, ancak gündüz uyku süre ve sayılarının daha iyi olduğu görülmüştür. Çalışmaya katılan çocukların Asya ülkelerine benzer uyku özelliklerine sahip oldukları, ancak gündüz uykularının daha az olduğu ve gece uyanma sayılarının daha sık olduğu görülmüştür. Beyaz ırk ülkeleri ve Asya ülkelerine göre gece en sık uyanan çocukların, çalışmamızdaki çocuklar olduğu dikkat çekmiştir. Çalışmaya katılan ailelerin yarısına yakını çocuğunda uyku problemi olmadığı, sadece %12,9'u ciddi problem olduğunu ifade etmiş olup bu sonuçlarla bile uyku sorunu açısından en kötü ülkeler arasında olduğumuz görülmüştür. Ciddi uyku problemlerin en düşük olduğu yaş dönemi 3-6 aylık dönem olup, en yüksek olduğu dönem ise 9-12 aylık dönemdir. Uyku ortamlarının uygun şartlarda ve uyku öncesi rutinlerin yaygın olması ile çalışmaya katılan ailelerde uyku hijyeni uygulamalarının yaygın olduğu görülmüştür. Ancak çalışmaya katılan çocukların hemen hemen hepsi uyku sırasında ebeveyn 100 varlığına ihtiyaç duyması, uyku öncesi rutinlerin sabit olmaması, çocuk uykuya dalana kadar ebeveynlerin sakinleştirici metotları uygulaması, ilerleyen yaşlara kadar gece beslenmelerinin devam etmesi gibi uyku problemleri için risk oluşturan uygulamaların yaygınlığı dikkat çekmiştir. Ancak bu uygulamaların ailelerin çocuklarında ciddi sorun algısıyla anlamlı bir ilişkisi olmadığı görülmüştür. Aileler tarafından en sık belirtilen uyku problemlerinin uykuya dalmakta zorluk, gece sık uyanma ve geç uyku saatleri olduğu görülmüştür. Çalışmaya katılan çocukların uyku özelliklerinin iyi olmadığı, ancak ailelerin bunu sorun olarak görmedikleri dikkat çekmiştir. Bu çocuklara uyku hijyeni ve iyi uyku özellikleri kazandırmak için ailelerin eğitilmesi ve farkındalıklarının arttırılması gerektiğini düşünmekteyiz. Anahtar Sözcükler: Ebeveyn Algısı, Küçük Çocuklar, Uyku Hijyeni, Uyku ProblemleriItem 0-6 yaş grubu sağlıklı Türk çocuklarında timopoezin izlenmesi(Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2018) Kavgacı, Akif; İkincioğulları, Kamile Aydan; Çocuk Sağlığı ve HastalıklarıPrimer immün yetmezlikler (PİY), immün sistemi oluşturan komponentleri kodlayan genlerdeki mutasyon sonucu ortaya çıkan bir grup kalıtsal hastalıktır. Ülkemizde yaygın olan PİY'lerde erken tanı ve etkin tedavi hayat kurtarıcıdır. Ağır kombine immün yetmezlik (AKİY) temel olarak T hücre gelişim bozukluğudur. Bu hastalığa yol açan 20 kadar genetik defekt tanımlanmıştır. AKİY'lerde yetersiz timopoez nedeniyle deneyimsiz (naif) T hücre sayılarında düşüklük saptanmaktadır. Günümüzde timopoez; bir başka deyişle timus bezinin fonksiyonu; timustan periferik kana geçen naif (deneyimsiz) T hücre gelişiminin ''Recent Thymic Emigrants'' -YTG (Yeni Timik Göçmenler)- gösterilmesi sayesinde ölçülebilmektedir. YTG 2 yöntem ile değerlendirilmektedir. Birincisi TREC; yani moleküler olarak T hücre reseptörünün gelişimi sırasında gerçekleşen VDJ genlerinin rekombinasyonundan arta kalan sirküler yapılı DNA artıklarının ölçümüdür. Diğeri ise CD4, CD45RA ve CD31 monoklonal antikorlarını yüzeyinde taşıyan timustan yeni olarak periferik kana geçen T lenfositlerinin akım sitometrisi ile (flow cytometry) tanımlanması esasına dayalı ölçümüdür. Bu hücrelerin TREC içeriği yüksektir. Bu çalışmanın amacı, kordon kanı ve 0-6 yaş grubu sağlıklı Türk çocuklarında, periferik kanda timustan yeni çıkan naif T lenfositleri;yani YTG (CD4+CD45RA+CD31+) sayı ve düzeylerini immünfenotipik yöntemle ölçerek, farklı yaş gruplarında YTG normal (referans) değerlerini belirlemek ve bu yolla sağlıklı bebek ve çocuklarda timopoezi değerlendirmektir. Çalışmamızda, TREC düzeyini temsil ettiği bilinen CD4, CD45RA, CD31 belirteçlerini yüzeyinde taşıyan T lenfositlerini akım sitometrisi ile ölçerek periferik kanda YTG (CD4+CD45RA+CD31+) hücre düzeyleri normalleri belirlenmiş olup kordon kanı ve 0-6 yaş dönemi 6 ayrı yaş grubunda ülkemiz sağlıklı çocuklarında normal (referans) değerler oluşturulmuştur. Yaşla birlikte YTG (CD4+CD45RA+CD31+) hücre düzeylerinin absolü sayısı (p<0.001) ve yüzde değer (rölatif) oranları (p= 0,018) azaldığı saptanmıştır. Bu değişime yaşla beraber timus dokusundaki involusyonun neden olduğu düşünülmüştür. Çalışmamızda ayrıca absolü lenfosit sayısının yaşla birlikte değiştiği, 6 ay ve 1 yaş gruplarında %5 alt sınırın sırasıyla 3132/mm³ ve 3056/mm³, daha büyük yaş gruplarında azalarak 4 yaş grubunda 1850/ mm³'e olduğu belirlenmiştir. Bu veriler ışığında, süt çocukluğu dönemi sonrasında özellikle 4 yaş üstü lenfopeni sınırının genel kabul olan 1500/mm³'den daha yüksek (1850/ mm³) olduğu gösterilmiştir. Primer immün yetmezliklerin önemli bir sağlık sorunu olduğu ülkemizde, kanımızca, PİY ön tanılı hastalarda belirlenen CD4+CD45RA+CD31+ hücre düzey ve sayılarının bu yaş normalleri ile kıyaslanarak değerlendirilmesi, hastalarının tanı ve tedavilerine önemli ölçüde katkı sağlanacaktır. Bu noktadan hareketle CD4+CD45RA+CD31+ hücre tayini, PİY hastalarının tanı ve tedavisini yürüten tüm merkezlerde periferik kan lenfosit alt grupları panelinde yer almalıdır.Item %0.12 klorheksidin glukonat içeren solüsyonların alt gömülü 3. molar dişi çekiminde irrigasyon solüsyonu olarak kullanımının %0.09 sodyum klorür içeren izotonik irrigasyon solüsyonu kullanımı ile karşılaştırılması(Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2019) Maho, Burak Mahir; Demiralp, Abdussemet Samimi; OtherGömülü 20 yaş dişi çekimleri oral ve maksillofacial cerrahide en sık uygulanan işlemlerden biridir. Tüm cerrahi işlemlerde olduğu gibi gömülü 20 yaş dişi çekiminde de minimal travma ve postoperatif dönemde en iyi yanıtlar amaçlanmaktadır. Çalışmamızda bu amaçla irrigasyon solüsyonlarından en sık kullanılan izotonik irrigasyon solüsyonuyla klorheksidin glukonat içeren solüsyon kıyaslanmıştır. Çalışmaya herhangi bir sistemik rahatsızlığı bulunmayan, çift taraflı benzer özellikte alt 20 yaş dişi sahip ve çalışma kriterlerine uygun 50 hasta dahil edilmiştir. Sağ veya sol olmak üzere random bir şekilde bir taraf izotonik irrigasyon eşliğinde diğer taraf klorheksidin içeren solüsyon içeren irrigasyon kullanılarak cerrahi çekimler yapılmıştır. Çalışmanın amacı postoperatif ağrı, ödem ve trismus parametreleri kullanılarak yöntem gruplarını karşılaştırılmalı olarak değerlendirmektir. Çalışmamızda ödem ölçümleri için tragus-dudak köşesi(commissura), orbita kenarı (lateral kantus)-gonion ve tragus-pogonion noktaları kullanılmıştır. Ağrı ölçümleri için VAS skalası kullanılmıştır. Trismusun değerlendirilmesi amacıyla interinsizal açıklık miktarı alt ve üst 1.keser dişlerin insizal kenarları arasındaki mesafe ölçülmüştür. Tüm sonuçlar IBM SPSS Statistics Version 22 paket programı ile analiz edilerek istatistik sonuçlarına ulaşılmıştır. Ödem sonuçları değerlendirildiğinde klorheksidin (KHX) grubunda 24.saat ve 48.saat tragus-pogonion ölçümü dışında sonuçlar anlamlı derecede düşük bulunmuştur. Ağrı skorları değerlendirildiğinde KHX grubunun ağrı skorlarının tüm zamanlarda daha düşük olduğu, 12.saat 48.saat ve 72.saat değerlerinin anlamlı şekilde düşük olduğu görülmüştür. Çalışmamızda trismus miktarının değerlendirmesinde ilk 2 gün ağız açıklığında oluşan azalma izotonik grubunda anlamı sekilde düşük bulunmuştur. Sonuç olarak, klorheksidin içeren irrigasyon kullanımının gömülü alt 20 yaş dişi çekimlerinde hastanın postoperatif komforu açısından anlamlı sonuçları olduğu görülmüştür. Kolay ulaşılabilir bir materyal olması maliyetinin yüksek olmaması gibi avantajları da düşünülünce bu amaçla gömülü diş çekimi operasyonlarında alternatif bir irrigasyon maddesi olarak kullanılabileceği düşünülmektedir. Anahtar Kelimeler: Ağrı, irrigasyon, izotonik, klorheksidin, ödem, trismus, Vas, 20 yaş dişi çekimiItem 0smanlı İmparatorluğu'nda Ticâret Mahkemelerinin kuruluşu ve İstanbul örneği(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2013) Demirci, Akmandar; Feyzioğlu, Hamiyet Sezer; TarihOsmanlı Devleti'nde kuruluştan itibaren şer'i hukuk sistemi uygulanmaktaydı. Bu sistem geleneksel İslâm Hukuku'na dayanan ve tek hâkimin karar verdiği mahkemelerden oluşmakta idi. İslâm Hukuku'nun uygulama alanı dışında kalan, çoklu üyelerin oybirliği ya da oy çokluğu ile karar verdikleri ticâret meclisleri de bulunmakta idi. Bu meclislerde yabancı devletleri temsil eden üyeler de bulunmakta idi. XIX. yüzyılın ilk yarısından başlayarak Batılı ülkelerle artan ticari ilişkilerin ortaya çıkardığı sorunlar karşısında, yeni düzenlemeler yapma ihtiyacı doğdu. Ticâret mahkemelerinin kuruluşu esasen Tanzimât öncesine, yani XIX. Yüzyıl başlarına kadar gitmekteydi. Avrupa ile gittikçe artan ticâret, batılı örf ve adetlerin bilinmesini gerekli kılmış, bu yetenekten büyük ölçüde yoksun olan kadıların bu tür ticârî dâvâlara bakmakta yetersiz kalması nedeniyle, ilk defa 1215 (1800?1801)'de Gümrük Emaneti'nde bir komisyon kurulmuştu. Bu komisyon yerini 1838'de Ticâret Nezareti bünyesinde kurulan Ticâret Meclisi'ne bıraktı. Bu meclisler 1847'de bazı değişiklikler geçirmişti. Kanûnnâme-i Ticâret'in 1850'de yürürlüğe girmesiyle Fransız Ticâret Kanûnu'nun aşama aşama iktibası süreci başlamış, bunu 1860'ta Ticâret Mahkemeleri'nin kurulmasını sağlayan kanun, 1861'de Usûl-ı Muhâkemât-ı Ticâret Nizâmnâmesi ile 1863'te yürürlüğe giren Ticâret-i Bahriye Kanûnnâmesi izlemişti. Bu mahkemelerde, yerlilerle yabancılar arasındaki dâvâlarda, ilgili yabancının elçilik veya konsolosluğunca gönderilecek iki yabancı üye ve bir de tercüman hazır bulunurdu. Adâlet Fermânı'nın 1875 yılında yayımlanması ile o güne kadar Ticâret Nezareti bünyesindeki Ticâret Mahkemeleri ve Divan-ı İstinaf, Adliye Nezâreti'ne bağlandı. Teşkilât-ı Mehâkim Kanûnu'nun 1879 tarihinde çıkarılması ile İstanbul'daki Ticâret Mahkemesi üç dâireye ayrılmıştı. Ticâret Mahkemeleri'nin kuruluşu, lâik karakterli, modern adâlet örgütünün ortaya çıkışının ilk örneği olmuştur. Ancak hemen belirtelim ki özellikle Ticâret Mahkemeleri'nin yapısında yeralan bazı unsurlar ise, sakıncalar doğurmuştur. Başlangıçtan itibaren bu mahkemelerin üyeliklerine yabancı devlet uyruğundaki tüccarlar da alındığından, yabancı devletler bunu bir hak ediş olarak görmüşlerdir. İmtiyâzât-ı Ecnebiyyenin Lağvı Hakkında İrâde-i Seniyye'nin 8 Eylül 1914 tarihinde yayımlanması üzerine kapitülasyonlar kaldırılmış ve İstanbul'daki Ticâret Mahkemesi'nin birinci ve üçüncü dâirelerinin karma mahkeme görevi de ortadan kalkmıştır.Item 1 yaşından küçük izole ventriküler septal defekt onarımı yapılan hastaların orta ve uzun dönem klinik sonuçlarının incelenmesi(Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2018) Soykan Baran, Canan; Eyileten, Zeynep; Kalp ve Damar CerrahisiCerrahi olarak kapatılan pediatrik izole VSD hastalarında, klinik sonuçların değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Hastalar ve Yöntem: Kliniğimizde Ocak 2010 – Mart 2018 yılları arasında izole VSD tanısı alan 1 yaş altı toplam 112 hasta çalışmaya alınmıştır. Bu hastaların hepsine cerrahi tamir işlemi uygulanmıştır. Çalışmaya alınan hastalar retrospektif olarak mortalite, morbidite ve hastanede kalış süreleri açısından değerlendirilmiştir. Opere edilen hastalar 6 aydan büyük ve 6 aydan küçük olmak üzere iki alt grupta karşılaştırılmıştır. Bulgular: Çalışmaya dahil edilen 54 kadın (%48) ve 58 erkek (%52) toplam 112 hastanın yaş ortalaması 8,1 ± 2,7 ay (1 - 12) olarak tespit edildi. Hastaların ortalama kilo ağırlıkları 7,9 ± 1,8 (2,9 - 11) olup, 110 (%98,2) hasta yama tekniğiyle ve 2 (%1,8) hasta primer onarımla kapatılmıştır. Ortalama CPB süresi 64,2 ± 13,2 dakika olup, kros klemp süresi 46,2 ± 6,6 dakikadır. Total hastane kalış süresi 7,88 ± 1,57 gündür. Çalışma verilerinin analizinde, 6 aydan küçük (n:25, %22,3) (5,8 ± 1,1 kg) ve yaşı 6 ay üzerinde (n:77, %68,7) (8,8 ± 1,2kg) olan hasta grupları karşılaştırılmıştır. 6 aydan küçük hastaların CPB (71,8 ± 11,2 & 60,7 ± 12,7, p < 0,0001) ve X klemp (48,8 ± 6,6 & 45,0 ± 6,3, p = 0,005) süreleri anlamlı olarak daha yüksek bulunmuştur. Yine 6 aydan küçük yaş grubunda, postoperatif 2 hastada kalıcı pace-maker ihtiyacı olup, geçici pace-maker gereksinimi 6 aydan büyük hasta grubuna kıyasla anlamlı olarak yüksek bulunmuştur (n:6 & n:2, p = 0,01). Yoğun bakım yatış (3,2 ± 1,0 & 1,1 ± 0,4, p < 0,0001) ve hastane kalış süreleri (9,6 ± 1,3 & 7,0 ± 0,9, p < 0,0001) 6 ayın altındaki hastalarda anlamlı olarak daha yüksek bulunmuştur. Uzun dönem takiplerinde 1 hastada rezidü/rekürrens VSD nedeniyle reoperasyon gerçekleştirilmiş ve 2 hasta pil jenaratör değişimi nedeniyle re-hospitalize edilmiştir. Tüm hastalarda hastane ve hastane dışı mortalite gözlenmemiştir. Sonuç: Bir yaş altındaki VSD hastalarının cerrahi teknikle kapatılması, mortalite ve morbidite açısından oldukça etkili ve güvenilir bir yöntem olmakla birlikte, özellikle 6 aydan küçük hasta gruplarında operatif risklerin göz önünde bulundurulmasını önermekteyiz.Item 1,2,4-trimetilbenzen ile n-pentanın Me-ZSM-5/mordenit bizeolit katalizörü üzerinde dealkilsiklizasyonunun ksilen üretimine etkisi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2023) Zengin, Aynur Oya; Karaduman, Ali; Kimya MühendisliğiAromatik bileşiklerin petrokimya endüstrisinde çeşitli kullanım alanları mevcuttur. Aromatiklerin üretimi için mevcut süreçler bulunmaktadır ve bu süreçler pek çok araştırmacı tarafından çalışılmıştır. Son zamanlarda yapılan çalışmalar, petrokimya sanayinde gerçekleşen reforming prosesinden çıkan, ağır reformatları değerlendirmeye yönelmiştir. Bu ağır reformatlara arz talebi olmadığı değerlendirip benzine katılması için çalışmalar mevcuttur. Gerçekleşen üretim proseslerinde farklı tepkimeler ve bu tepkimeler için kullanılan farklı katalizörler mevcuttur. Bunlardan biri de hafif alkanlarla reaksiyonundan, bu ağır reformatları zeolit katalizörler üzerinde değerli aromatik bileşiklere dönüştürmektir. Ağır reformat bileşiminin %39'unu 1,2,4-Trimetilbenzen (TMB) oluşturmaktadır. Bu ürünün değerlendirmesi ayrı bir önem arz etmektedir. Petrokimya sanayi için gerekli olan aromatik bileşiklerin büyük bir kısmı Reforming Proseslerinde üretilmektedir. Bu proses, aromatik açıdan zengin reformata dönüştüren katalitik bir işlemdir. Aromatiklerin katalitik reaksiyonları için katalizör olarak zeolitler yaygın olarak kullanılmaktadır. Zeolitler, yüzey alanları, güçlü asit merkezleri ve mikro gözenekleri ile petrokimya sanayide katalizör olarak tercih edilmektedir. Bu tez kapsamında, Mordenit, ZSM-5, ZSM-5/Mordenit bizeolitleri ve metal yüklü bizeolit katalizörler üzerinde 1,2,4-TMB ile Pentanın molce 1:1 oranda dealkilsiklizasyonu sabit yatak sürekli bir sistemde deneysel olarak gerçekleştirilmiştir. İlk kez gerçekleştirilen bu reaksiyon için zeolit katalizörler saf hallerde ve ZSM-5/Mordenit kütlece 1:1, 1:2 ve 2:1 oranlarında hazırlanmıştır. Yapılan deneylerden bizeolit haline gelmiş zeolit katalizörler içinde verimi en yüksek olana Nikel (Ni) ve Çinko (Zn) metalleri ıslak emdirme yöntemiyle yüklenmiştir. Hazırlanan katalizörlerin karakterizasyonu için BET, SEM, EDS ve FTIR analizleri yapılmıştır. Reaksiyon parametreleri sıcaklık ve boşluk hızı (WHSV) olarak belirlenmiştir. Sırasıyla 400°C, 450°C ve 500°C ve 1,2,3 boşluk hızlarında deneyler yapılmış ve elde edilen sıvı ürünler GC-MS analiz cihazı ile analiz edilmiştir. Deney sonuçlarında en yüksek ağır reformat (1,2,4-TMB) ve pentan dönüşümleri Ni yüklü ZSM-5/Mordenit bizeolit katalizörü üzerinde 500°C ve WHSV1'de sırasıyla %97,78 ve %99,7 olarak gerçekleşmiştir. Ksilen veriminin en yüksek değeri %11 ile Mordenit zeolit katalizörünün saf halidir ve reaksiyon koşulları 400°C ve WHSV2'dir. Modifiye haline getirilmiş ZSM-5/Mordenit bizeolit halleri içinde de en yüksek olduğu m/p-Ksilen verimi Ni-ZSM-5/Mordenit bizeolit katalizörü üzerinde %10,4'dur ve reaksiyon koşulları 500°C ve WHSV1'dir. m/p-Ksilen seçimliliği, 450°C ve WHVS2'de %10,87 ile 1:1 oranında hazırlanmış ZSM-5/Mordenit bizeolit katalizöründe en yüksek değere ulaşmıştır. Metal yüklenmiş katalizörlerde maximum ulaşulan ksilen seçimlilik değeri, Ni-ZSM-5/Mordenit bizeoliti ile %6,6 olmuştur. Hazırlanan katalizörler üzerinde biriken kok miktarı en yüksek Mordenit katalizörü 500°C'de %0,6'dir. En az kok birikimi gerçekleşmiş zeolit katalizörü, ZSM-5/Mordenit bizeolitlerinden 2:1 oranlı olanın 400°C WHSV3'te gerçekleşmiştir. Sıcaklık artmasıyla kok birikimi de artmaktadır. ZSM-5'in kok direnci Mordenit'e göre daha yüksektir.Item 1,2,5(6)-trisübstitüe benzimidazol türevlerinin sentez, yapı-aydınlatması ve mikrobiyolojik etkileri üzerinde çalışmalar(Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Farmasötik Kimya Anabilim Dalı) GÖKER, Hakan (Tez Danışmanı); KUŞ, Canan (Yazar)Bu çalışmada, 5(6). konumda klor, nitro ve metil, 2. konumda sübstitüe piperazin ve piperidin halka sistemlerini taşıyan 16 tanesi ilk kez bu çalışmada olmak üzere toplam 18 adet l,2,5(6)-trisübstitüe-lH-benzimidazol türevi sentezlenmiştir. Tasarlanan bileşiklere varmak üzere ilk aşamada Phillips yöntemi kullanılarak 2-klorometil ya da 2-kloro, 5(6)-sübstitüe-lH-benzimidazol türevleri hazırlanmıştır. Böylece elde edilen türevler 2. konumdan çeşitli piperazin ya da piperidin halkaları ile sübstitüe edilerek sonuç ürünlere ulaşılmıştır. Bileşiklerin kimyasal yapısı ÜV, İR, iH-NMR ve Kütle Spektroskopisi bulguları ile ve elementel analiz sonuçları ile aydınlatılmıştır. Sentezini yaptığımız bileşiklerin, Staphylococcus aureus, Staphylococcus epidermi dis, Streptococcus faecalis gibi bazı Gram-pozitif, Escherichia coli, Klebsiella Pneumo niae gibi bazı Gram-negatif bakterilere karşı antibakteriyal ve Candida albicans 'a karşı antifungal etkileri, Minimum In hibitor Konsantrasyon (MÎK) değerleri şeklinde saptanmıştır. Sentezi enen bileşikler arasında 5(6). konumda klor ve 2. konumda 4-metilpiperidin sübstitüentlerini taşıyan 13 nolu bileşiğin ideal etkili olduğu görüldükten sonra 1. konum üzerinde yapılacak sübstitüsyon ile etkinin ne ölçüde değişeceğini saptamak üzere, bu bileşikten hareketle 1. konumda al- 1x1, benzil yada etil sübstitüentlerini taşıyan yeni türev-ler hazırlanmıştır. Böylece hazırlanan, 13a, 13b ve 13c bileşiklerinde etkinin hafif arttığı söylenebilir. Abstract In this study, synthesis of 1, 2, 5(6)-trisubstitue- lH-benzimidazole derivatives, the presence of a, chloro, nitro or methyl substituents and piperazine, or piperidine rings at the 5(6) and 2. position of the molecules, respectively are reported. Sixteen of them have been prepared for the first time. At the first step, 2-chloromethyl or 2-ch loro, 5(6)-substitue-lH-benzimidazole derivatives were synthesized by using PhilJips method, and then, these products were substituted at the second position of the molecules with several piperazine and piperidine derivatives. The chemical structure of the compounds have been elucidated by their UV, IR, ^-H-NMR and Mass Spectral data and their elemental analyses. The antibacterial activity of these compounds against some gram-positive bacteria such as Staphy 1 ococcus aureus, Staphylococcus epidermidis, Streptococcus faecalis, and some gram-negative bacteria such as Klebsiella pneumoniae, Escherichia coli and the antifungal activity against Candida albicans were determined as the Minimum Inhibitory Concentration (MIC) values. Compounds 13, the presence of a chlorine atom and 4-methyl piperidin moiety at the 5(6) and 2. position, respectively, was found most active.-132- In order to clarify influence on the activity of the modification at the 1. position, tri benzimidazole derivatives which possess allil, benzyl and ethyl group at the 1. position were prepared and slightly increased activity was seen.Item 1,3-dikarbonil bileşiklerinin mangan(III) asetat aracılığıyla 2-tiyenil substitue alkenlere radikalik katılma reaksiyonları(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2006) Karataş, Melih; Pekel, A. TarıkBu arastırma, 1,3-dikarbonil bilesiklerinin mangan(III) asetat ortamında heteroaromatiksübstitüe alkenlere katılması ile 2-tiyenil sübstitüe dihidrofuran ve benzofuranbilesiklerinin sentezine dayanmaktadır.Bu amaçla, asetilaseton, etil asetoasetat, dimedon, 5-fenil-1,3-siklohekzandion, 1,3-siklohekzandion, benzoil aseton 1,3-dikarbonil bilesikleri olarak; 2-siklohekzen-1-iltiyofen, 2-siklopenten-1-iltiyofen, 2-[1-(4-metilfenil)vinil]tiyofen, 2-(1-fenilvinil)tiyofen, 2-[1-(4-fluorfenil)vinil]tiyofen heteroaromatik sübstitüe konjugealken olarak kullanılmıstır. Halkalasma reaksiyonları sonucunda benzofuran ve furanbilesikleri sentezlenmistir.Deneyler 60-80°C sıcaklıkta, azot atmosferi altında gerçeklestirildi. Ürünler kolon vepreparatif ince tabaka kromatografi yöntemi kullanılarak saflastırıldı. Sentezlenendihidrofuranve benzofuran bilesiklerinin yapıları enstrümental yöntemler kullanılarakaydınlatıldı.AbstractThis study is based on synthesis of 2-tienyl dihydrofuran and benzofuran compoundswith the addition of 1,3-dicarbonyl compounds to heteroaromatic substituted alkenesmediated manganese(III) acetate.For this purpose, acetylacetone, ethyl acetoacetate, dimedone, 5-phenyl-1,3-cyclohexanedion, 1,3-cyclohexanedion, benzoylacetone were used as 1,3-dicarbonylcompounds and 2-cyclohexen-1-ylthiophene, 2-cyclopenten-1-ylthiophene, 2-[1-(4-metylphenyl)vinyl]thiophene, 2-(1-phenylvinyl)thiophene, 2-[1-(4-fluorophenyl)vinyl]thiophene were used as heteroaromatic substituted alkenes. 2-Thienyl 4,5-dihydrofuran and benzofuran compounds were synthesised.The experiments were conducted under nitrogen atmosphere at 60-80 °C . All productswere purified by using column and preparative thin layer chromatography. The structureof dihydrofuran compounds was identified by instrumental methods.Item 1-3 lenf nodu pozitif opere meme kanserinde adjuvan 4 kür siklofosfamid/adriamisin'e 2 kür cisplatin/etoposid eklenmesi ile alınan sonuçların değerlendirilmesi(Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2001) Işıkdoğan, Abdurrahman; İçli, Fikri; TıpADJUVANT 2 CYCLES OF CİSPLATİN-ETOPOSİDE FOOLLOWING 4 CYCLES ADRİAMYCİNE-CYCLOPHOSPHAMİDE İN PATIENT OF RESECTABLE BREAST CANCER WITH ONE TO THREE POSITIVE AXILLARY NODES: EVALUATION OF RESULT. Background: Four cycles of adriamycine-cyclophosphamide has been accepted one of the standart adjuvant treatment in breast cancer. In this study we aimed to asses the efficacy of adjuvant cisplatin-etoposid& combination following 4 cycles of standart adjuvant treatment in patient with operabl breast cancer and one to three positive axillary lymph node metastasis. Patient and methods Fifty four patient with one to three axillary positive lymph nodes and who were given two cycles adjuvant cisplatin (70 mg/m2 l.th day i.v)-etoposide (100 mg/m2, 1-7 day, po) combination following four cycles of adriamycine (60 mg/m2 l.th day)-cyclophosphamide (600 mg/m2, l.th day) following radical mastectomy from november 1997 to december 2000 were evaluated retrospectively. Two year disease-free survival (DFS) and overall survival (OS) were assessed with regard to patients characacteristics including age, number of lymph nodes, hormon receptor status* c-erbR2 status, tumor size and grade, vascular and lymphatic invasion, and the time between mastectomy and adjuvant treatment. Results Fifty four patients were included in the study, one of them had undergone bilateral mastectomy because of bilateral breast cancer. Median age was 46 (30-69), and median follow-up was 24.5 (6-44) months. Relapse, and mortality observed in six (11%) and three (5.5%) patients respectively. 29Within a median follow-up period of 24.5 months hasn't been reached at median survival. The end of two year's median follow-up DFS's were 89%, and OS's were 94.5%. Correlation between the DFS, OS and patients characacteristics including age, number of lymph nodes, hormon receptor status, c-erbB2 status, tumors size, tumors grade, vascular and lymphatic invasion were evaluated. No statistical correlation between this parameters and timing of adjuvant chemotherapy on survival. (p> 0.05). Conclusion: Two cycles of adjuvant cisplatin-etoposide combination following four cycles of standart adjuvant treatment in patient with operabl breast cancer and one to three positive axillary lymph node metastasis seems to decrease the relapse rate compared with historic groubs. Long term follow-up is needed. Keywords: Breast cancer, adjuvant chemotherapy, cyclophosphamide-adriamycine cisplatin, etoposide. 30Item 1. basamak sağlık hizmetleri için akılcı ilaç kullanımı ilkeleri doğrultusunda bireysel formüler oluşturma rehberi ve kaynak kitap(Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2018) Şahin, Emire Ayşe; Paloğlu, Özden; OtherDoğru hastaya doğru ilaç/ ların doğru doz, dozlam ve süre ile uygulanacak şekilde ve kabul edilebilir en düşük maliyetle seçilmesi ve reçete edilmesi hekimlik uygulamalarının en önemli becerilerinden birisidir. Akılcı İlaç Kullanımı (AİK) olarak 1985 yılında Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)'nün Nairobi toplantısında tanımlanan bu eylem eğitim bilimi açısından hem bilişsel hem psikomotor hem de tutum becerisi içeren karmaşık bir eylemdir ve ülkelerin sağlık harcamalarını belirleyen doğrudan bir etkiye sahiptir. Gerek gelişmiş ülkelerde gerek gelişmekte olan ülkelerde farklı nedenlerle deyimlenen akılcı olmayan ilaç kullanımının önlenmesi amacına yönelik DSÖ'nün çözüm önerileri, 30 yılı aşkın bir öyküye rağmen, DSÖ'nün kendi değerlendirme raporlarında hala kendine yer bulmakta ve AİK'in hekimlik uygulamalarına etkili bir şekilde yerleştirilmediği ifade edilmektedir. Ülkemizde de ilki 2014-2017, ikincisi 2018-2022 yıllarını kapsamış/ kapsayacak AİK Ulusal Eylem Planı çalışmalarına rağmen sağlık harcamalarında ilaca ayrılan pay hala kabul edilebilir düzeyin çok üzerinde seyretmektedir. Gerek DSÖ'nün gerekse ülkemizdeki AİK Eylem Planlarının temel çözüm önerisi "eğitim" dir ve ülkemizde tıp fakültelerinin büyük çoğunluğunda AİK ilkeleri eğitimi verilmektedir. Problemin hala gündemde olması, bir-iki örnek üzerinden verilen ilkeler eğitiminin, farklı nedenlerle de olsa, AİK ilkeleri bilgisinin "transfer" edilemediğini göstermektedir. İşte tam bu noktadan hareket edilerek, bu tez çalışması kapsamında, AİK ilkeleri bilgi/ becerisinin transfer edilebilmesini kolaylaştırmak, sürekli tekrar ile özümsenmesini sağlamak için, çalışma kitabı (study guide) niteliğinde bir kaynak kitap oluşturulmuştur. Kitap içeriği için ülkemiz Mezuniyet Öncesi Tıp Eğitimi Ulusal Çekirdek Eğitim Programı temel alınmış ve mezun hekimlerin birinci basamak sağlık hizmetlerinde tanı ve tedaviden bizzat sorumlu oldukları enfeksiyon hastalıkları için ilaç listeleri oluşturmakla sınırlandırılmıştır. Kullanıcı dostu olması için görsel niteliğine ağırlık verilmiş, kuramsal bilgi yüklemesinden kaçınılmış, kendi kendine öğrenmeyi tetikleyici olmasına özen gösterilmiş ve çalışma kitabının tamamlanmış son şeklinin "bireysel" ve "formüler" özelliklerine sahip olması sağlanmıştır. Uygulamalar için DSÖ'nün altı adım modeli kullanılmış olmakla birlikte alanyazında ilaç önceliklendirme için kullanılan tüm yöntemler tartışılmıştır. Kitabın işlerliği açısından alınacak geri bildirimlerden sonra, iyi planlanmış multidisipliner bir AİK Eğitim programı ile Mezuniyet Öncesi Tıp Eğitimi Dönem IV-VI süresince çalışma kitabının tamamlanmasının ve öğrencilerin mezun olurken, birinci basamak sağlık hizmetlerinde tanı ve tedaviden sorumlu oldukları enfeksiyon hastalıkları için reçete yazabilecek tüm özellikleri içeren ilaç listelerinin ve bireysel formülerlerinin hazırlanmasının sağlanması amaçlanmaktadır.Item 1. yayın döneminde (1911-1918) Türk Yurdu Mecmuası'nın ortaya koyduğu görüşler(Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü) KOPRAMAN, Kazım Yaşar (Tez Danışmanı); ÖZÇELİK, Nazmi (Yazar)Item 10 ve 13. yüzyıllar arasında Halep ve çevresi(Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Genel Türk Tarihi Anabilim Dalı) ATMACA, Taner (Yazar); BUHARALI, Eşref (Tez Danışmanı)İnsanoğlunun ortaya çıkışından günümüze kadar olan tarihi süreci değerlendirdiğimizde bazı şehirlerin ve yerleşim yerlerinin ön planda olduğunu görmekteyiz. Bu tür yerler genelde verimli, bereketli, kolay ulaşım ağına sahip yerler olarak karşımıza çıkmaktadır. Haleb şehri de bulunduğu konum itibari ile uğruna birçok mücadelenin verildiği bir yerleşim yeri olmuştur. Tarihi oldukça hareketli geçmiştir. Haleb'in tarihinde 10. yüzyılın sonunda Arap hakimiyetinin son bulduğu görülmektedir. 11. yüzyıldan itibaren Selçuklularla birlikte Haleb'te Türk hakimiyeti başlamıştır. Selçuklulardan sonra Zengiler, Eyyubiler, Memlükler ve Osmanlılar sırasıyla Haleb'te bulunmuşlardır. Haleb'teki tarihi dokuyu incelediğimizde bu kentin yoğun şekilde Türk kültürünü taşıdığını rahatlıkla ifade edebiliriz. Haleb'e sahip olan Türk devletleri bu kente kendi medeniyetlerinin izlerini sağlam şekilde bırakmışlardır. Bugün o izlerden birçoğu hala dimdik ayakta durmaktadır. Haleb, Türk tarihi ve kültürü açısından son derece önemli bir yere sahiptir.Abstract If we examine the process from humanity?s starting date until today we can see this situation: Some cities are more important than the others. This thesis, of course, is not the valid for all cities. Aleppo is an owner of the Mesopotamian civilizations. In the city now there are many historical places and parts which are belong to the different civilizations. Near these, Aleppo, unfortunately had lived many wars. Therefore it had been destructed many times. Aleppo is now in the Arabic geography. It is Syria?s city. In history Aleppo was a Turkish city between the 11th and the 20th centuries. In the 11th century Seljuqids were in Aleppo so Turkish sovereignty had started with them. Then the Zangids, Ayyubids, Mamluks and Ottomans were in Aleppo. So this city is very important for Turkish culture.Item 10-12 yaş grubu çocuk istismarı ebeveyn ve çocuk bilgilendirme çalışması(Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Psikoloji Anabilim Dalı) ADALI, Nil (Yazar); ERDEN, Gülsen (Tez Danışmanı)Bu çalışmanın genel amacı, ilkokul üç, dört, ve beşinci sınıflarda okuyan 10, 11 ve 12 yaşlarındaki çocuklar ile ebeveynlerinin istismar (fiziksel, duygusal ve cinsel) konusu hakkında ne bildiklerini görmek ve araştırmacı tarafından hazırlanan eğitiminbilgilendirmenin etkili olup olmadığını ortaya çıkarmaktır. Bu amaç doğrultusunda 10, 11 ve 12 yaşlarındaki çocuklar (n = 43) ve bu çocukların ebeveynlerinden (n = 43) veri toplanmıştır. Veri toplama işlemi sırasında öncelikle hem çocuklara hem de ebeveynlerine istismar ölçeği uygulanmıştır. Daha sonra çocuklara, istismar konusunda sözel bir eğitim verilmiş, ebeveynlere ise eğitici bir broşür dağıtılmış ve okumaları sağlanmıştır. Sözel şekilde ve broşür olarak verilen eğitimin ardından her iki gruba tekrar istismar ölçeği uygulanmıştır. Veri toplama işlemi, araştırmacı tarafından geliştirilen ve 16 maddeden oluşan bir istismar ölçeği ile yapılmıştır. Yapılan analiz sonucunda hem çocukların hem de ebeveynlerin istismara ve olası sonuçlarına ilişkin görüşlerinin anlamlı oranda değiştiği sonucuna ulaşılmıştır. Katılımcıların istismar ile ilgili varolan bilgilerinin gelişme gösterip göstermediği ortaya çıkartılmıştır. Elde edilen sonuçlar çocukların ve ebeveynlerinin istismarın türleri, nedenleri, bireyin ilişkileri üzerindeki etkileri ve birey üzerindeki etkileri konusunda bilinçlendiklerini göstermektedir.Abstract The main purpose of this study was to find out what children and their parents knew about abuse (physical, emotional and sexual) and if the education-information given by the researchers was effective. The study was carried out with primary school children aged 10, 11 and 12 studying 3rd, 4th or 5th grades. Data was collected from children aged 10, 11 and 12 (n=43) and their parents (n=43). Firstly, the abuse scale was applied to either children and parents during data collection procedure. And then, children were informed by an oral presentation . Educative brochures were given to parents and they were made to read the brochures. Following education given by oral presentation and educative brochures, abuse scale was applied to either children and parents again. Data collection procedure was carried out by an abuse scale consisted of 16 items which was improved by the researchers. Statistical analysis demonstrated that thoughts of either children and parents about abuse and possible outcomes changed statistically significant. It was revealed whether the participants knowledge about abuse improved. The results showed that either children and parents became more conscious about types and reasons of abuse and effects of abuse on individuals? relations and individuals.Item 10-13. yüzyıllarda Bizans Anadolusu'nda iktisadi ve sosyal ortam: Kurumlar ve gelişmeler(Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat Anabilim Dalı) BASKICI, Mehmet MURAT (Yazar); TEZEL, Yahya SEZAİ (Tez Danışmanı)AbstractThe objective of this study is to give a general framework of the economic and social atmosphere of the medieval Byzantine Anatolia. What sort of a structure and environment Turks met when they had came in Anatolia in the middle ages is an important question. This study is also a contribution to the researches about this subject in Turkish literature. In order to present the 10th- 13th centuries Byzantine Anatolia, this study examines the contemporary structure with a state-centered socio-economic analysis. Because the consideration of the "economic aspect" of social life seperate from the other aspects is valid for only two hundred years, that is, for the market economies. As for the previous periods economic aspect of social life or economy is related also with non-economic aspects. In order to examine the "economic" events of the previous periods, each component of the state structure should be taken into consideration. This necessitates the examining of some social institutions, which are supposed to be economical from today's perspectives, like commerce, landownership, taxation and of the componenets of state structure like the legal system, the emperor, the army and the church. For this reason in the thesis structure the fifth chapter,"economic life", follows the fourth chapter which is about the Byzantine state structure. The first two chapters are concerned with the geographic conditions and the demographic structure of the 10th-13th Byzantine Anatolia. The first chapter deals with the geographic conditions and road system, while the second chapter deals with some issues related to native Anatolian population such as the composition of it. The problem of how to call the native Anatolian population is examined under the sub-title "Anatolian Folk". The third chapter examines the three main roots of Byzantine Empire: the Hellenic culture/ Orthodox Christianity and Roman imperial tradition. It is stressed that the Hellenic culture and Roman imperial tradition had been "easternized" to some extent before it became a heritage for Byzantine Empire. 186 The fourth chapter examines the Byzantine state organization in four sub-titles: i) Imperial Institution, ii) Military Organization, iii) The Church and the Clerics, iv) Civil Administration and Law System. The fifth chapter introduces some economic and social institutions which are related to Byzantine economy. The sixth chapter examines the state interferences in economic life under four sub-titles: i) Coinage System, ii) Guilds, iii) Interferences in Trade, iv) Tax-farming. The two chapters are complementary to one another. They consider different issues of economic life but together they form a complete whole, Byzantine Empire can be considered as an "Eastern" state despite the fact that it possesses some characteristics peculiar to antic Hellenic and Roman traditions. It is state- centered in the sense that it tends to intervene and regulate almost every field of its subjects' lives. In order to point out the effects of these interventions on economic activities and institutions, the non-economic institutions should also be examined. Because, as mentioned above, the "economic" institutions were "embedded" in the "non-economic" institutions.Item 10-14 yaş arası hafif zihinsel engelli çocuklarda işitsel ve görsel geri bildirimin öğrenmeye etkisi(Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Spor Eğitim Bilimleri A.B.D) DİLER, Mihrali Serhan (Yazar); TUNCEL, Fehmi (Tez Danışmanı)Bu araştırmanın amacı; sözel ve görsel geri bildirimlerin, zihinsel engelli çocukların performanslarına ve beceriyi öğrenmelerine etkisi konusunda fikir edinmektir. Bu araştırma; sözel ve görsel geri bildirimin engelli olmayan çocuklardaki bilinen etkilerinin, engelli bireylerin öğrenmesine aynı etkileri yapıp yapmadığı hakkında fikir edinmek açısından kolaylıklar sağlayacaktır. Araştırmaya; 10- 14 yaş arası, Hafif Zihinsel Engelli tanısı konmuş 24 öğrenci (10-kız; 14-erkek) katılmıştır. Öğrenciler; 12'si sözel geri bildirim verilen grup, kalan 12'si de görsel geri bildirim verilen grup olmak üzere 2'ye ayrılmıştır. Çalışmada; yer değiştirme becerilerden olan ?Gallop? becerisi ve nesne kontrol becerilerden olan ?Yuvarlama? becerisi kullanılmıştır. Bu iki beceriye ait beceri analizi kaynaklara ve uzmanlara başvurarak oluşturulmuş ve ön test ve son testte öğrencilerin yaptıkları hareketler bu beceri analizine göre uzmanlar tarafından değerlendirilmiştir. Araştırma, 6 haftayı kapsayan 6 çalışma şeklinde tasarlanmıştır. Katılımcıların ön test verileri çalışmaya başlamadan önce, son test verileri ise, 6 çalışma bittikten sonra alınmıştır. Ön test ve son test verileri ve görsel grubun çalışma verileri kamerayla kayıt altına alınmıştır. Araştırma sonuçlarına göre; ?Gallop? becerisinde sözel geri bildirim verilen grupla görsel geri bildirim verilen grup arasında anlamlı bir fark oluşmamıştır (0.795>p>0.05 ). ?Yuvarlama? becerisinde de sözel geri bildirim verilen grupla görsel geri bildirim verilen grup arasında anlamlı bir fark oluşmamıştır (0.284>p>0.05). Sözel grubun kendi içerisinde ?Gallop? becerisini öğrenme düzeyiyle (0.002)AbstractThe aim of this research is to give an idea about the verbal and visual feedbacks effect in the teaching skills and performances of the mentally retarded children. The research will also show whether the known effects of verbal and visual feedbacks is the same in teaching children with mental retardation and those without the disability. The children were divided in to two groups (10 female and 14 male). Among the cchildren who are diagnozed with mild mental retardation;12 of them were provided with visual feedbacks and 12 of them were provided with verbal feedbacks. Gallop skills from the locomotor skills and rolling skills from the manipulative skills were used. Skill analysis is based on the resarches and specialists on this topic and the final behaviour evaluation was made by the specialists. The research was planned as 6 studies for 6 weeks. Before the test pre-test data was provided. At the end of 6 weeks data were recorded. Final evaluation was made by the specialists. According to the results of the research significant differances in Gallop skill were observed between group provided with verbal feedback (0,002 p? 0,05 ) and Rolling skills (0,284>p? 0,05) in the verbal group and the same conditions also occured in the visual group. Keywords: Mental Retardation, Verbal Feedback, Visual Feedback, Motor Skill LearningItem 10-14 yaşları arasındaki öğrencilerde ebeveynlere bağlanma, tanrı'ya güven ve iyi oluş ilişkisi(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2021) Lüleci, Elvan Ünsal; Yıldız, Mualla; Felsefe10-14 Yaşları arasındaki öğrencilerin sahip oldukları Tanrı imgesini ve bununla bağlantılı olarak Tanrı'ya güven boyutlarının anne babaya bağlanma şekilleriyle ve iyi oluş halleri ile nasıl ilişkili olduğunu görmeyi ve bu üç değişken arasında anlamlı bir ilişki olup olmadığını bulmayı amaçlayan bu çalışmada sıra dışı olmayan, tipik ve ortalama bir durum seçimi yapılarak Ankara Gölbaşı Cemil Yıldırım Ortaokulunda 2020-2021 yılında eğitimine devam eden 10-14 yaş arasındaki 391 öğrenci ile önce Kerns Güvenli Bağlanma Anne Ölçeği ardından aynı okuldan 376 öğrenci ile Kerns Güvenli Bağlanma Baba Ölçeği çalışılmıştır. Buna ek olarak nitel verileri elde etmek için Çalışma Grubu olarak da 10 kız 10 erkek öğrenci olmak üzere 5. Sınıfta okuyan 20 öğrenci ile görüşme yapılmıştır. Yarı Yapılandırılmış soruların yanı sıra, Kişisel Bilgi Formu, Tanrı İmgesi Ölçeği, Epoch Ölçeği (Ergenler İçin Beş Boyutlu İyi Oluş Modeli) ve Kerns Güvenli Bağlama Ölçeği kullanılmıştır. Araştırma boyunca"10-14 Yaşları Arasındaki Öğrencilerde Tanrı'ya Güven, Ebeveynlere Bağlanma ve İyi Oluş İlişkili midir ?" sorusuna yanıt aranmış ve sonuç olarak ebeveyn güvenli bağlanma düzeyleri artıkça iyi oluş düzeylerinin de arttığı ve iyi oluş düzeylerinin güven veren Tanrı imgesini korku/kaygı veren Tanrı imgesinden daha çok etkilediği ortaya çıkmıştır.Item 10-25 yaş arası Sivas ili sporcularının antropometrik ve motorik özelliklerinin belirlenmesi(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019) Acar, Sercan; Özer, Başak Koca; Fen FakültesiFiziki yapıyı etkileyen faktörler arasında beslenme, hormonal etki, genetik, sosyodemografik yapı ve spor aktiviteleri yer almaktadır. Özelikle spor ve fiziksel aktivite, cinsiyet ve yaş gözetmeksizin tüm bireylerin vücut kompozisyonunu etkileyen bir faaliyettir. Son yüzyılda özellikle ülkemizde, spora verilen değerin artması bireylerin erken yaşta farklı branşlarda sportif aktivitelerde bulunmasına neden olmuştur. Bu çalışmada sporcuların fiziki ve motor özellikleri incelenerek birbirleriyle olan ilişkilerini tespit etmek amaçlanmıştır. Araştırma Sivas ilinde yaşayan 10-25 yaş arası 86 (erkek) elit serbest stil güreşçi, 38 (16 erkek-22 kız) elit hentbolcu, 26 (15 erkek-11 kız) elit atlet, 18 (8 erkek-10 kız) elit voleybolcu, 43 (23 erkek-20 kız) elit tekvandocu, 161 (erkek) elit futbolcu ve 30 (20 erkek-10 kız) elit basketbolcu üzerinde gerçekleştirilmiştir. Her bir sporcu yaş ve cinsiyete göre kategorilere ayrılıp değerlendirilmiş ve sporculardan sosyodemografik ve beslenmelerine yönelik bilgiler bir anket aracılığıyla toplanmıştır. Daha sonra sporculardan antropometrik ölçümler (boy, ağırlık, uzunluk ölçüleri, genişlik ölçüleri, deri kıvrımı kalınlıkları ve çevre ölçüleri) alınmış ve sporcuların vücut kompozisyonu tespit edilerek, somatotipleri oluşturulmuştur. Buna ek olarak, sporculara motor/performans testleri yapılmış ve değişkenler arasındaki ilişki belirlenmiştir. Araştırmadan elde edilen sonuçlara göre, tüm branşlardaki sporcular için kahvaltı ve akşam yemeği öğününün önemli olduğu fakat referans değerlere göre yeterli enerji ve makro besinleri almadığı tespit edilmiştir. Tüm branşlardaki sporcularda sigara ve alkol kullanımı tespit edilmemiştir. Antropometrik değerlerin tüm branşlarda yaş ile birlikte arttığı, cinsiyetler arasında ve yaş kategorileri arasında yağ yüzdeleri ve kas yüzdeleri arasında anlamlı farkların olduğu belirlenmiştir. Cinsiyetler arasında tüm branşlarda 371 kızlar daha yüksek deri kıvrımı kalınlıklarına ve yağ yüzdelerine sahiptir. Atletizm ve basketbol branşlarındaki sporcuların altbacak uzunlukları, diğer branşlardaki sporcularla karşılaştırıldığında daha yüksek bulunmuştur. Kas yoğunluğu ve yağ yoğunluğu en fazla olan spor branşları güreş, voleybol ve basketbol iken en az olan atletizmdir. Tüm branşlarda somatotip bileşenlerinin literatürdeki çalışmalarla benzerlik gösterdiği ortaya çıkmıştır. Motor/performans ölçümlerinde kuvvet ve dayanıklılığı ölçen testlerde güreşçilerin, sürati ölçen testlerde atletlerin ve futbolcuların ön plana çıktığı gözlemlenmiştir. Tüm branşlarda genel olarak ağırlık, boy, altbacak uzunluğu ve kulaç genişliği ile sağlık topu fırlatma, sağ ve sol el pençe kuvveti ve durarak uzun atlama arasında güçlü pozitif bir ilişki var iken flamingo denge testi ve disklere vurma ile negatif bir ilişki tespit edilmiştir. Özellikle güreş, atletizm, tekvando ve basketbol branşında erken yaşta spora başlayan bireylerin performans açısından daha iyi sonuçlar elde ettiği gözlemlenmiştir. Among the factors that affecting physical structure include nutrition, hormonal effect, genetics, socio-demographic structure and sports activities. Sports and physical activity is an activity that affects the body composition of all individuals regardless of gender and age. In the last century, especially in our country, the increase in the value given to sports caused individuals to engage in sports activities in different branches at an early age. In this study, the physical and motor characteristics of the athletes were determined and detected of their relationship with each other was aimed. This study was realized on 86 (male) elite freestyle wrestlers, 38 (16 boys-22 girls) elite handball players, 26 (15 boys-11 girls) elite athletes, 18 (8 boys-10 girls) elite volleyball players, 43 (23 boys-20 girls) elite teakwondo players, 161 (boys) elite football players and 30 (20 boys-10 girls) elite basketball players that aged of 10-25 years living in Sivas province. Each athlete was categorized and evaluated according to age and gender, and sociodemographic and nutritional information was collected from the athletes through a questionnaire. Then, anthropometric measurements (body height and weight, length, width, skinfold thickness and circumference measurements) were taken from the athletes. The body composition of the athletes were determined and somatotypes were formed. In addition, motor / performance tests were performed on athletes and the relationship between the variables was determined. According to the results of the study, it is found that breakfast and dinner meals are important for athletes in all sport branches but they were not get enough energy and macro nutrients according to reference values. Cigarette and alcohol use was not detected in athletes in all sport branches. It was determined that anthropometric values increased with age in all branches and there were significant differences between fat percentages and muscle percentages between sexes and age categories. In all sport branches, between genders, girls have higher skinfold thicknesses and fat percentages. It was found that the lower leg lengths of athletes of the athletics and basketball branches were higher than the athletes in the other branches. The sports branches with the highest muscle density and fat density are wrestling, volleyball and basketball while athletics is the least. In all sport branches, it was found that somatotype components were similar to the studies in the literature. In performance measurements, wrestlers in strength and endurance tests; athletes and football players in speed were found to be in the foreground. In all sports branches, there was a strong positive correlation between weight, height, lower leg length and arm span with throwing medicine ball, right and left hand paw force and standing long jump, while a negative correlation was found with flamingo balance test and tapping the discs. It has been observed that individuals who start early ages sports especially in wrestling, athletics, taekwondo and basketball branches get better results in terms of performance.Item 100 kronik süpüratif otitis media'lı olguda kulak ve nasofarenks kültürleri ile antibiyogram sonuçlarının değerlendirilmesi(Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Anabilim Dalı) CANDAN, Süleyman (Yazar); ESMER, Nimetullah (Tez Danışmanı)Item 100 kronik süpüratif otitis media'lı olguda kulak ve nasofarenks kültürleri ile antibiyogram sonuçlarının değerlendirilmesi(Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Anabilim Dalı) CANDAN, Süleyman (Yazar); ESMER, Nimetullah (Tez Danışmanı)Item 11 Eylül 2001 sonrası ABD'nin değişen güvenlik algılamaları ve politikaları(Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı) KARAKAYA, İskender (Yazar); ERHAN, ÇAĞRI (Tez Danışmanı)Bu çalışmada ?11 Eylül Sonrası ABD'nin değişen güvenlik algılamaları ve politikaları? incelenmiştir. Amerikan dış politikasının kuruluşundan günümüze kadar güvenlik ve dış politika yaklaşımlarına birlikte değinilmiş, ABD'nin dış politikasının nasıl geliştiği ele alınmıştır. Soğuk Savaş sonrası değişen ABD dış politikası, bunu etkileyen içsel faktörler(yenimuhafazakar akım) ve dışsal faktörlerin(SSCB'nin dağılması, yeni dünya düzeni, tek kutupluluk, küreselleşme, 11 Eylül saldırıları) analizi yapılmıştır. 1990'larda Amerikan dış politikasının öncelikleri ve amaçları incelendikten sonra George W. Bush dönemi dış politika yaklaşımı ele alınmış bu bağlamda yayınlanan ?ulusal güvenlik strateji belgeleri? incelenmiştir. Çalışmada 11 Eylül 2001 saldırılarının Amerikan dış politikasını nasıl etkilediği üzerinde durulmuştur. Son olarak George W. Bush dönemi ABD dış politikasında meydana gelen gelişmelere değinilmiş, Afganistan Savaşı, Irak'ın İşgali, İran ve Suriye ile ilişkiler incelenmiş, Soğuk Savaş sonrası ABD-AB, ABD-Latin Amerika ve ABD-ÇHC ilişkilerinin gelişimine göz atılmış 11 Eylül sonrası süreçle beraber analiz edilmiştir.Abstract In this paper, ?changing security perceptions and policies of the U.S after September 11?? is studied. Also the approaches of the U.S. foreign policy beginning from its foundation till present is mentioned together and how it has developed is handled. Evaluation of changing U.S. security policy after Cold War within its internal(neo-cons) and external factors(Collapse of S.S.R.U., ?new world order?, ?unipolar? and ?11 September events?) is done. After examining priorities and goals of the U.S. foreign policy, George W. Bush period?s foreign politics approach is handled and the ?national security strategy documents? published within this context is examined. In this study `?how the September 11 attacks affected the U.S foreign politics?? is emphasized. Finally, the events that happened in George W. Bush term?s foreign politics is dealt, Afghanistan War, Invasion of Iraq, relations with Iran and Syria are examined, Post Cold War relations of U.S.-EU, U.S.-Latin America, U.S.-China is reviewed and analysed together with the post period of the September 11.